İnsanoğlu havf ve reca arasındadır derler. Yani korku ve ümit arasında... Aslında bir denge formülüdür bu. Korku ve endişeler ümitlerimizi frenler, ümit ve hayallerimiz ise korkularımızı bastırır. Arada durabilmek iyidir ama kimi zaman arada kalmak, hâtta arada sıkışmak da muhtemeldir. Hayat üzerimize geldiğinde, ümitlerimiz korkuların gölgesinde kaldığında, hayallerin endişeyle köşe kapmaca oynadığı zamanlarda bir "sıkışmışlık" hissi" kaplar içimizi... Hayatın üzerimize bastığını hissederiz. Mutluluk ve sevinç ufukta incecik bir çizgi oluncaya kadar uzaklaşır; umutsuzluk ve hüzünse ta kalbimizde hissedeceğimiz kadar yakın durur. "Koyver gitsin" boşvermişliğiyle, "neden böyle?" itirazı arasında gider geliriz. Kimi zaman anlayamamak değil de anlaşılamamak yüreğimizi oyar durur. Kimi zaman insanların, endişe ve korkularının gözlerine çektiği perdenin ardından, burunlarının ucunda onlara sunulan mutluluk ve huzuru göremediğine hayıflanırız. Kimi zamansa sunduğumuz sevgiye, ihtimama,sadakata karşılık bulamamanın bedbinliği çöker kalır içimize... Yalın Oysa hayatı karmaşık hale getiren korkulardır. Endişelerin arkamızdan iterek soktuğu bir labirentin içinde, olması gerektiği düşünülen bir geleceğin tasavvuru ile debelenir dururuz. Peşin kabuller, "böyle olmalı"lar, "köşeli tarifler" ile hayatımızı korkuların yönetmesine izin veririz. Mutluluğumuzu bile o korkular ve endişeleri besleyen kabuller, "gereklilikler" tarif edip önümüze koyar. "Mutlu olmak istiyorsan şunu yap, bunu yapma" der standart kalıplar. Kalbimizin, mutluluğu tarif eden değil, en derinden hisseden ve arzu duyan sesini ise pek duyan yoktur. Olmaz da... Kalıplar ve "köşeli tarifler" dikilmiştir bir kere karşımıza... Eğer mutluluğu ve huzuru sevgi ekseninde tarif edebilecek kararlılığınız noksansa, "beni mutlu edecek olan sizin kalıplarınız değil, kalbimin hissettikleridir" diyebilecek gücünüz yoksa, akıntıya kapılıp gider, mutluluğu tarif eden ama -ne hazindir ki- mutlu olamayan kalabalığa karışır gidersiniz. Mutluymuş gibi yapmak istemiyorsanız, hayat üzerinize geldiğinde altında kalmayın; diklenin ve kalbinizin sesine sahip çıkın. Mutluluk tarif ile değil, hissederek yaşanılır zira...