Hayatı ıskalamak

A -
A +

Hiç düşündünüz mü, hayatınızda neleri ertelediğinizi, neleri yapmaktan vazgeçtiğinizi? Endişelerin, acabaların insafına terkettiğiniz mutlulukların ardından kaç defa el salladığınızı düşündünüz mü? Veya olmazların karşısına "olur!" diyerek dikilemediğiniz için kaybettiklerinizi? Oysa ertelemeye gelmez hayat, hep ertelenmeye çalışılsa da... Geçen her gün, ya telafisi mümkün olmayan bir kayıp, ya da tekrar yaşanılası bir güzelliktir. İş hayatının hayhuyu, maddi beklentilerin zorlaması, toplumsal önyargıların dayatması arasında gidip gelirken, "hayatın sahiciliğini" unutuvermek de vardır işin sonunda. Halbuki hayatın kendisi çok yalın ve bir o kadar da sahicidir. Bazen şunu düşünürüm: tarif edilmiş mutluluklar ve standartlaştırılmış beklentiler, hormonla beslenmiş meyveler gibidir. Dış görünüşü parlak ve göz alıcı, lakin lezzetsiz ve kof meyveler gibi... Hormonla beslenmiş, kalıplarla kategorize edilmiş hayatların cenderesindeki insanlar da "mutluluk oyununu" aynı standart kalıpların içinde oynarlar. Ve kandırırız kendimizi güzelce... Standart bir hayatın figüranı olan standart insanlar olarak, tanımlanmış rollerimizi oynar, ıskaladığımız güzelliklerin farkında olmamaya çalışarak, ya da onları yok sayarak günlerimizi tüketiriz. Neden? Mutluluğu, sevinci, huzuru "hormonsuz" biçimde, gerçek lezzetleriyle duyumsamayı becerenler, soru sormasını da bilenlerdir. "Böyle olmalı, şöyle yapmalı" diye dayatan kalıpları "neden, niçin?" diyerek sorgulayanlar, kendi gerçek mutluluklarını da tarif edebilenlerdir. Kalabalık içinde kopkoyu bir yalnızlık çeken bir toplumun standart kalıplarında mutluluk arayanlar ise, bulduklarının aslında mutluluk değil, yalnızlaşma olduğunu farkederler. Ama bir hayli geç kaldıktan sonra... Zira hayatın onlara sunduğu hakiki saadeti ıskalamışlardır bir kere. Gerçi "tarif edilen ve olması gerektiği söylenen" şeyleri yapmışlardır ama, sonunda elde kalan "mutluluğun posasıdır." İşte o zaman, "ıskalamışlık" duygusu tüm ağırlığıyla çöker insanın içine. Gelin kendiniz için birşey yapın ve hayatı da hayalleri de ıskalamayın. Sizi "gerçekten" mutlu eden, huzurlu kılan, hayatın yumuşaklığını hissettiren ne varsa, sevgiyle, şevkle ve korkmadan sarılın onlara. Hayat ertelemeye gelmiyor, buna inanın. Haydi, toplayın cesaretinizi, korku ve endişeleri kovun zihninizden, "gerçek mutluluğunuza" uzanın. Henüz ulaşılabilecek durumdayken...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.