Dünün, daha doğrusu son günlerin toz dumanı arasında eminim gözden kaçacak veya kaçırılacak: Büyüme rakamları açıklandı. Türkiye 2005 yılında yüzde 7,6, yılın son üç ayında ise yüzde 10,2 büyüdü. Milli gelir 350 milyar doları, kişi başı gelir ise 5.000 doları aştı. Bunlar on sene önce hayal bile edilmeyen rakamlar. Türkiye tarihinde ilk defa tam dört yıl üs tüste büyüdü. Ve bu sürede yüzde 35 büyümüş oldu. Ne demek tüm bunlar? Bu ülke'nin, her türlü tezvirata rağmen, iktisadi olarak doğru yolda olduğunun teyidi demek. Uygulanan ekonomik politikaların akılcı olduğunun teyidi demek. Bir ülke adam gibi yönetildiği zaman hem enflasyonunu düşürüp hem de büyüyebilir demek. Siyasi istikrar ve tek parti iktidarı bir ülkenin selameti açısından çok önemli demek. Bir ülke siyaseten normalleştiği ve hukuken özgürleştiği oranda gelişip büyüyebilir demek. Ve tabii, pompalanan her türlü olumsuzluğa ve kötümserler korosunun giderek yükselen sesine rağmen bu güzel ülkenin geleceğinin aydınlık olduğunun ispatı demek. Anlamak için... Hükümetin, mali disiplin ve bütçe istikrarına dikkat edildiğinde ülkenin ekonomik gidişinin de sağlıklı olduğunu bir kere daha hatırlamasında fayda var. Büyüme'nin sebeplerinden en önemlisi mali disiplindir. Yani "kaynağı olmayan hiçbir harcama yapılmayacak" düsturudur. "Her ağlayana bir parmak bal" kabilinden uygulamaların yapacağı tahribatı anlatmaya herhalde gerek yok. Türkiye'de ortam gerilmeye çalışılıyor. Demokratikleşme ekonomik iyileşme ile bütünleştikçe, sistemin manivelası el değiştirmeye başlıyor. Statüko ise manivelayı elinden kaçırmamak için tüm kozlarını ortaya sürüyor. Olağanüstü dönem bezirganları ile statükonun temsilcilerine yakın olmakla makam ve ikbal devşirenler de bu gerilimi ellerini ovuşturarak izliyor. Ekonomik iyileşmenin sürmesi, hem ülkenin geleceği, hem de siyasetin selameti açısından çok ama çok önemli. Dolayısıyla Hükümetin ekonomide tedirginlik yapacak, kafa karıştıracak herşeyden uzak durması, mali disipline gözü gibi bakması, enflasyonla mücadeleden milim taviz vermemesi ve popülist her tür uygulamadan "ateşten kaçar gibi" kaçması lazım. Bu ülkenin geleceği aydınlık. Yeter ki bizler yalpalamayalım.