Hesap günü

A -
A +

Uludere'deki facia ile aynı günlere denk geldiği için fazla üzerinde durulmadı. Önce 12 Eylül darbe cuntasının hayatta kalan 2 üyesi, Evren ve Şahinkaya hakkında savcının ağırlaştırılmış müebbet isteyeceğini öğrendik. 2 gün sonra da 'herkes duracağı yeri seçsin!' sözüyle, arkasına aldığı generallerle parmağını sallayarak ayar veren İlker Başbuğ şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı. Her iki hadise de ilk... İlk defa bir darbe lideri yargılanacak. İlk defa bir genelkurmay başkanı, siyasete ve topluma müdahale ettiği iddiasıyla şüpheli olarak, ifade verecek. Sakın ola ki hafife almayın bu iki hadiseyi... Türkiye'nin geçmekte olduğu demokratik dönüşüm sürecinin büyük adımları bunlar... Sıra şimdi 28 Şubat'ın 'insanların hayatını karartan' post-modern darbecilerine ve onların sivil yardakçılarına gelecek. 12 Eylül darbesi,öncesindeki Çorum, Maraş,Taksim'iyle, sonrasındaki Mamak, Metris, Diyarbakır'ıyla kolektif bir insanlık suçu.. Gönül ister ki o dönemin işkencecileri, darbe yolu yapıcıları topyekûn yargılansın. Lakin bu imkansızı istemek demek... Cunta'nın başındaki 2 generalin yargılanması bir darbenin vicdanlarda da mahkûm olması için sembolik değeri büyük bir adım... Başbuğ'un ifade vermesi ise, 'parmak sallayarak,kağıt parçası diyerek, üst perdeden konuşarak' siyasete, topluma hiza ve istikamet verme döneminin bittiğinin nişanesi olarak önemli... Yazıyı yazarken Başbuğ'un ifadesi devam ediyordu, tutuklandı mı bilmeden yazıyorum. Ama ne olursa olsun,Türkiye'de askerin son sözü söylediği 'vesayet düzeninin' bitmekte olduğunu gösteren iki sevindirici nişanedir, Evren'in müebbet hapisle yargılanması ve Başbuğ'un şüpheli olarak ifade vermesi... Acı ve korkunun büyüttüğü çocuklar Kürt sorununun sadece bir terör sorunu olmadığını, terörün, orada yaşanan tarifsiz acıların ürettiği bir sonuç olduğunu söyler, o bölgeyi iyi bilenler... Peki o acıların bütün şiddetiyle, Kürt çocuklarının üstüne nasıl çöktüğünü, onların hayatlarını nasıl tarumar ettiğini, Ölümün,korkunun en çıplak ve yakıcı haliyle o Kürt çocuklarını bir gecede çocukluklarından koparıp dibi isyan ve şiddet olan bir kuyuya fırlattığını, Başka diyarlardaki akranlarıyla aynı hayalleri ve hevesleri varken, o çocukların hayatlarının orta yerine çöken, müsebbibi olmadıkları bir savaşın mağdurları haline geldiklerini, Biliyor muyuz? İnsanları hayatlarından vazgeçirip isyan ettiren, çocukluklarındaki o tahammülsüz acıları merak ettik mi? Keje, güneydoğudaki can pazarında Kürt çocuklarının acılarını korkularını anlatan bir kitap... Yazarı Emine Uçak Erdoğan, bir kısmını kendisinin yaşadığı, bir kısmını tanıklarından dinlediği 7 hikâyede, 7 çocuğun savaşla, şiddetle yok olan çocukluklarını anlatıyor. Emine Hanım, Lice'de hayvan otlatırken bomba patlaması ile 14 yaşında paramparça olan Ceylan Önkol'un evine, çocuğunu da yanına alıp gidecek kadar o acıları içinde hisseden bir yazar... Kitaptaki hikâyeler de okuyana o çocukların alt-üst oluşlarını hissettiriyor. Çok büyük acıların bir gecede ihtiyarlattığı insanlar vardır. Keje ise 'bir gecede büyüyen çocukların' gerçek hikâyesi... Kürt meselesini insani ve vicdani olarak anlamaya çalışanların okuması gereken bir kitap... Keje: Bir gecede büyümek-Emine Uçak Erdoğan-Timaş yayınları

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.