Hikâyeyi değiştirmek

İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte 'sanal dünya' denilen, ama gerçek dünyadan çok daha yalın ve gerçek bir dünya da etrafımızda şekillenmeye başladı. İnsanların fikirlerini özgürce paylaşabildiği, bilgiye kolayca ulaşabildiği devasa bir iletişim ağından bahsediyoruz. İnsanların ilgilerine veya fikirlerine göre hızla gruplaşabildikleri "özgür iletişim dünyasında" yer alan "Ekonomistler Platformu" iddialı bir program ortaya koyuyor. Benim de üyesi olduğum bu platform, "Üreten Türkiye" adı verilen programla hükümet başta olmak üzere ilgili herkese "artık hikayemizi değiştirelim" çağrısı yapıyor. Yani içine tıkılıp kaldığımız kısır döngüden sıyrılıp manivelayı ele geçirmeyi, beyinleri ve hayalleri, üreten ve üreterek büyüyen bir Türkiye'ye odaklamayı hedefe koyuyor. Değişimi kendinden başlatabilmek Değişim kavramı Türkiye'nin gündemine Özal'la girdi. Orijinali "transformasyon" olan kelime form, yani şekil değiştirmeyi tarif ediyor. Ülkemiz değişimin esasını Özal iktidarı ile yakalamış ve birkaç sene devam ettirebilmişti. Ne yazık ki, kronik hastalıklarımız nüksedince değişim yerini yavaşça statükoya bıraktı. "Yedi defa gidip sekiz defa gelmekle" övünenler manivelayı ele geçirince Türkiye'nin patinaj dönemi başlamış oldu maalesef. Son 10-12 yılı statükoya harcadık. Yakın geçmişe baktığımızda büyük hedefler, heyecan veren projeler görmüyoruz. Krizlerden kurtulmaya çalışan, borcu sürekli artan bir Türkiye. Bir türlü büyüyemeyen, yakaladığı büyümeyi de krizlerde geri veren bir Türkiye. Yerinde sayan bir ülke ve giderek umudunu kaybeden insanlar. Oysa bu ülke, bulunduğu coğrafyada çok kıt olan bir şeye sahip: yetişmiş insan gücü. Genç, dinamik ve eğitim düzeyi giderek yükselen yüzbinlerce insan. Bu motor güç, iyi kullanılır ve harekete geçirilirse Türkiye üreterek büyüyen bir ülke halini almaz mı? Ekonomistler Grubu'nun başkanı Tuna Bekleviç de herhalde bu sorudan yola çıkıyor ve Türkiye'nin hikayesini değiştirmesi gerektiğini söylüyor.