İki arada bir derede kalmak

A -
A +

Ekonominin idare edilmesi konusunda hükümetin durumunu bu başlık anlatabilir diye düşünüyorum. Bir tarafta piyasanın ve istihdamın canlandırılması, dar gelirliye biraz nefes aldırılması arzusu, diğer tarafta yeniden yapılandırma sürecinde sürdürülmesi gereken katı tedbirler. Birincisini uygulamaya çalışınca, ekonomi profesyonelleri ve IMF menfi tavır takınıyor, ikincisine göre kararlar alınınca ise, vatandaş cephesinden itirazlar geliyor. Bazı hükümet üyeleri de, beyanatları ile bu çelişki tablosuna katkı sağlamayı ihmal etmiyorlar. Tek parti sayesinde ortadan kalkacağına inandığımız belirsizlik ve güvensizlik ortamı da maalesef devam ediyor. Çelişki tablosu gerçek mi ? Bir konunun kesin olarak anlaşılması gerekiyor. Türkiye'nin ekonomik olarak kalıcı bir iyileşmeyi elde etmesi için, geçen hükümet döneminde yürürlüğe konulan yapısal tedbirlerin devam ettirilmesi gerekiyor. Bütçe disiplini, enflasyonun düşürülmesi, faiz dışı fazla hedefi gibi uygulamaların tavizsiz bir şekilde yürütülmesi elzem durumda. Kamu ekonomisinin kara deliklerinin ve çürümüş yapılarının, öngörülen düzenlemelerle mutlaka ortadan kaldırılması lazım. Kaynağı olmayan harcamaların, keyfi uygulamalara imkan veren hukuki düzenlemelerin bu ülkeye verdiği zararları hepimiz yıllardır yaşıyoruz. Diğer tarafta da, bıçağın kemiğe dayandığı, tahammülü kalmamış milyonlarca dar gelirli , yıllardır sürdürülen ekonomik yanlışların faturasının, fakirleşmek suretiyle ödettirildiği insanlar var. Bunların bir nebze olsun ferahlatılması da hükümetin doğal öncelikleri arasında bulunuyor. Birbiriyle çelişiyor gibi görünen iki öncelik bir arada halledilemez gibi görünüyor. Acaba, bu iki süreç, birbirini çok fazla zedelemeden yürütülebilir mi ? Kendini ifade etmek Hükümetin de bu konuda kafası biraz karışık gibi görünüyor. Oysa yapılacak olan, bir önceliğin diğerinin önüne geçmesine müsaade etmeden sorunları çözmektir. Bütçe disiplini sağlanarak, kaynak oluşturularak dargelirliyi ve reel ekonomiyi rahatlatacak tedbirler alınırsa, makro ekonomik dengelerin negatif etkilenmediği görülecektir. Ama burada en önemli konu, kafalardaki şüpheleri giderecek açıklamalar, akılcı izahatlar yapabilmektir. Öncelikle, iç ve dış piyasaları, Türkiye'de popülizm yapılmayacağına, evrensel ekonomi kurallarına uygun bir yönetim gösterileceğine ikna etmek gerekir. Kaynak ve uygulamalar konusunda tereddütler giderildiğinde, endişe ve kötümserliğin de azaldığı görülecektir. Hükümet, emeklilere zam yaparken veya ihale kanununu revize ederken, ekonomik programın genel hatlarına da sadık kalacağını kararlılıkla ve ikna edici biçimde ortaya koymalıdır. Aksi halde, güven duygusunu kaybeden piyasalar reaksiyon gösteriyor; devlet daha yüksek faizle borçlanıyor, enflasyon beklentileri yükseliyor. Olan yine kamu maliyesine ve vatandaşa oluyor. Faiz çetesi nedir ? Hazinenin borçlanma faizinin son günlerde yükselmesi ile beraber, yine mevhum bir suçlu bulundu: Faiz çetesi. Türkiye'de yüksek faiz ortamından para kazanan küçük bir zümre olduğu doğrudur. Ancak, bu zümrenin, ortada bir sebep yokken faizi kasıtlı olarak yükselttiğini iddia etmek safdillik veya yanlış teşhistir. Türkiye'de şu anda uygulanan ekonomik program, dalgalı kur ve faiz çıpasına dayanıyor. Yani, enflasyonu düşürmek için devlet, borçlanma faizini araç olarak kullanıyor. Bu durumda, faizin manipüle edildiğini söylemek ne kadar mantıklı oluyor ? Son dönemdeki faiz yükselişi tamamıyla hükümetin ekonomideki uyumsuz söylemleri ve maaş zammı, ihale yasası uygulamalarında programdan sapıldığına yönelik uyandırdığı şüphelerdir. Aksine, oluşan tedirginlik havasında faizler daha fazla yükselebilecekken, çıpa dolayısıyla oranda bir miktar baskı olduğu bile söylenebilir. Kısacası ekonominin işleyiş kuralları ve Türkiye'nin ekonomik hastalıkları bellidir. Tedavi doğru olursa sonuç da iyi olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.