Göç sebebiyle tükenmekte olan İstanbul'un hali pür melalini, cumartesi yazımda dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım. Türkiye'de göçü tetikleyen iki temel motif var: Yoksulluk ve terör. Aslında birbirini besleyen bu iki motif, çarpık kentleşmenin, şehir varoşlarındaki yokedici yoksulluğun, kentlerde patlayan suç çetelerinin de en büyük müsebbibi. 1970'lerin ortalarından beri büyüyerek geliyor bu mesele. Şimdi büyük kentlerdeki sosyal çöküntü ve kalabalıkların istilası karşısında çaresiz kalan devlet, statükoyu muhafaza için biteviye ürettiği "iç ve dış düşman" mevhumları yerine, ülke için "gerçekten tehdit olan" "gelir dağılımındaki dengesizlik, yoksulluk ve göç" için strateji üretseydi, bugünkü vahim tablo olmayacaktı. Ama olan olmuş ve "devletin ali menfaatleri" ile uğraşırken "bu ülke insanının menfaatleri" arada kaynamış durumda. "Zararın biryerinden dönmek" için bundan sonrasına bakmak lazım. İTO Başkanı Murat Yalçıntaş da bu gerçeğe kafa yoranlardan. "Türkiye artık iki vitesli olmamalı, Anadolu'nun batısı 5. viteste giderken doğusu 2. viteste patinaj çekmemeli" diyor. İstanbul tüccarının başkanı olmasına rağmen doğu bölgelerinin büyümeden pay almaları için proje ürettiklerini söylüyor. Bölünmüşlük Eğer demokratik bir ülkede yaşıyorsak, ülkenin geleceğini ve temel paradigmasını da "ulusalcı hamasi söylemler" değil, "sosyal ve iktisadi gerçekler" belirlemeli. Bu ülke insanı, ikide bir peydahlanan "tehdit" söylemleriyle, "birlik ve beraberlik" nutuklarıyla, kendisinin ve çocuklarının refahı arasında mantıklı bir ilişki kuramıyor. Modern zamanlarda devlet, "uğruna feda olunacak bir mukaddes" değil, "hizmet alınacak, güven alınacak" bir aygıttır. Demokratik ülkelerde devlet vatandaşından "itaat" değil "uyum" bekler. Kurallara, kanunlara uyum... Buna karşılık da elde edilen refah artışının hakça bölüşülmesi için şeffaf bir düzen sağlar; sağlamalıdır... Bölücülük bu ülkenin en temel tehdit önceliği. Fiziki veya siyasi bölünme hiçbir zaman gerçek olmayacaktır, buna inanıyoruz. Zira Türkiye Cumhuriyeti bu tehdidi bertaraf edecek kadar güçlüdür. Lakin, doğu ile batı arasındaki ekonomik gelişmişlik uçurumunun, zımnen de olsa iktisadi bir bölünmüşlük doğurduğunu görmüyor musunuz? Murat Yalçıntaş gibi iz'an sahibi yöneticilerin gördüğünü statükonun elitleri de umarım görüyorlardır.