İstanbul ‘Çatalsız' büyüdü

A -
A +

Dünyada her 10 şehirden 8'i batıya doğru büyüyormuş. İstanbul da bir dünya şehri. O da batıya doğru büyüyor. Ayrıca, nüfusu aldı başını gidiyor. Ben diyeyim 12 milyon, siz deyin 15 milyon. Batı ucu neredeyse Tekirdağ'a ulaştı. Bunların hepsini biliyorum ama daha düne kadar ikna olabilmiş değildim. Beylikdüzü'ne binlerce ev yapıldı, Tatilya senelerden beri orada. Carfoursa açıldı, ardından Migros geldi. Yetmedi Kiler de E-5 üzerinde yerini aldı. Ihh, yine de İstanbul'un büyüdüğü hususunda ikna olmadım. Mobilya ve beyaz eşya satan showroom'ların haddi hesabı yok. Her markanın en az bir mağazası var yol kenarında. Alışveriş merkezleri saymakla bitmez. De, bunların hiçbiri beni ikna edemedi. Ta ki Çatalsız'ı görünceye kadar. İkna oldum çünkü, benim kriterim bu. Bir şehrin büyüdüğünün alameti bence lokantalardır. Kızım Sevde, küçük oğlum Fatih ve gerçek bir gurme olan Necdet Suna ile birlikte geçenlerde bizim İhlas Marmara Evleri'ne gittik. Oradan da Çatalsız Et Lokantası'na. Çatalsız daha önce Avcılar'daydı. Mütevazı bir binada müşterilerine hizmet veriyor, Orta Anadolu insanının asla vazgeçemediği et yemeği tandır yapıyordu. Birkaç ay önce Beylikdüzü'ne taşınmış. Hadımköy Yolu üzerinde üç katlı koskocaman bir binanın üç katında da yemek servisi yapıyor. Beykent'e yakın. Tüyap Fuar Merkezi'nin hemen yanında. Etrafı sitelerle çevrili. Çoğu, mesken bu sitelerin. Çatalsız'ın aynı anda 3 bin kişiye yemek servisi yapabildiğini söyleyeyim de varın siz hesap edin ne kadar büyük olduğunu. Envai çeşit et yemeği ve kebap yapan aşçılar istihdam eden Çatalsız'ın mutfak dahil her bir yerini gezdim. Çocuklar da rahat eder orada, yetişkinler de. Hele firmaların iş yemeği için biçilmiş kaftan. Çatalsız'ın benim için ayrı bir hatırası var. Yeri gelmişken onu da anlatayım. Seneler önceydi, Mazhar Amca'ya yemek ziyafeti çekmek istedim. Mazhar Amca ki, benim için babamdan ileri. Soyundan gelen bir asaleti var bir kere. Ayrıca çok nüktedan. Merhamet ve şefkat deryası bir insan. Ne yedireyim, ne yedireyim?.. Düşündüm, düşündüm... en sonunda soğanlı kebap ikramında karar kıldım. Soğanlı kebabı çok seviyorum. Şimdi lokantası, Haseki Hastanesi'nin hemen yanında, Narin. O vakitler Laleli'deydi. Müslim Ülgen'e telefon edip soğanlı kebap pişirmesini söyledim. Misafirimin çok özel ve benim için önemli olduğunu da tembihledim ki, bir hatamız olmasın. Müslim mükellef bir sofra hazırlamıştı. Gerine gerine, "Buyur" ettim Mazhar Amca'yı. Mutluyum. Mazhar Amca, mahdumu Nureddin Bey ile birlikte gelmiş ki, bu durum mutluluğumu daha da arttırdı. İçim içime sığmıyor. Hiç unutamam. İşte tam o an, Mazhar Amca, yemeğe şöyle bir baktı, "Ne bu?" dedi. Soğanlı kebap, efendim, dedim. Çok lezzetli. "Ben" dedi, Mazhar Amca. "Soğan yiyecek olsam, evimde de yerdim!" Eyvah!.. Ben ne yaptım? Mazhar Amca, şaka yollu söyledi bunu ama her şakada bir gerçek payı var, değil mi? Üzerime kaynar sular döküldü tabii. Elim ayağıma dolaştı. Ben seviyorum, diye herkes soğanlı kebap sevecek diye bir kanun mu var? Mazhar Amca sevmedi, işte. Çatalsız o zaman imdadıma yetişti. Mazhar Amca, ilik gibi pişmiş o tandırı pek beğeniyordu. O olaydan sonra soğanlı kebaptan vazgeçmiş değilim ama akıllandım. Soğanlı kebap sevenle Müslim'e; Mazhar Amca'yla da Çatalsız'a gidiyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.