IMF-DB yıllık toplantılarının yapıldığı kongre merkezi, Birleşmiş Milletler genel kurulu gibi... 180'in üzerindeki ülkeden delege, gazeteci ve ziyaretçi, toplantıdan seminere, konferanstan yemeğe koşuşturuyor. Dünya ekonomisinin bu en büyük toplantısı, Lehman'ın batışıyla yayılan krizden sonraki ilk toplantı olarak önemini katlamış durumda... Genelde bankacılarla ekonomi yöneticilerinin buluştuğu ve dünyanın geri kalanının pek de ilgisini çekmeyen geçmiş toplantıların aksine İstanbul toplantısına herkes kulak kabartmış durumda... Bu ilgi basın odasında da hissediliyor. 400 kişilik basın odasında yer bulmak neredeyse imkansız...(İHA'nın özel odası imdadıma yetişti de bu yazıyı yazabildim). *** Dünya para sisteminin bu toplantılarda yeniden kurgulanacağını bekleyenler olduğu gibi, havanda su dövüleceğini söyleyen ezeli kötümserlere de rastlamak mümkün...Konuştuğum bir italyan gazeteci, "laf, sadece laf" diyerek toplantılardan elle tutulur bir açılım çıkmayacağını söylüyordu mesela...Yine de insanlar, Stiglitz'in, Çin Merkez Bankası başkanının, eğer konuşursa Bernanke'nin ne diyeceğini ve özellikle de resmi toplantılardan çıkacak sonuç bildirgelerini merak ediyor. *** Bu toplantılardan bir ölümsüzlük iksiri çıkmayacak tabii ki... Ama bütün finansal oyuncular, bankacılar, iktisadi düzenin son 15 yıldaki deformasyonunun sürgit devam etmeyeceğinin farkında... JP Morgan Chase'in başkanı Andrew Crockett'in söylediği gibi, "değişimi ya kendi inisiyatifimizle yapacağız, ya da şartlar bizi değişmeye mecbur edecek". Akgiray kararlı IMF-DB toplantıları dahilinde Dialogue Turkey ile Euro 50 Group tarafından düzenlenen "Finans Merkezi İstanbul panelindeki" konuşmalara ve katılımcı profiline baktığımda, bu işin daha çok başında olduğumuzu bir kez daha hatırladım. Böyle bir inisiyatifin başlaması tabii ki heyecan verici ama, sadece coğrafi konum ve ileri teknolojik altyapının finans merkezi olmaya yetmeyeceği aşikar... Hatta yasalar çıkarmak, düzenlemeler yapmak da yeterli değil... Gelişkin finans piyasalara sahip olmak, ürün çeşitlendirmesi yapmak lazım... SPK Başkanı Prof. Vedat Akgiray'ın her zamanki kestirme üslubuyla söylediği gibi "işimiz finans merkezi olmaktan önce finansal piyasaları geliştirmek olmalı"... Yine Akgiray hoca'nın tespitiyle, "insan kalitesi ve teknolojik birikim olarak diğer finansal merkezlere göre eksiğimiz yok, fazlamız var." Ama birkaç yıl öncesine kadar hep havanda su dövüldüğü ve siyasetin ikide bir harici müdahalelere maruz bırakıldığı bir ülke olarak -maalesef- siyasi ve yasal güven olarak yabancı yatırımcıya pek bir şey veremedik düne kadar... Şimdi bu çark tersine dönmeye başladı. Türkiye ekonomisinin her daim hasta görüntüsü yeni yeni değişiyor. Yatırım Destek Ajansı başkanı Alpaslan Korkmaz, geçen hafta Pekin, Brüksel ve Lüksemburg'a gittiğini ve herkesin krizle iyi başa çıktığımızı söylediğini söyledi panelde... En çarpıcı tespit ise ING bank Türkiye'nin CEO'su Hakan Eminsoy'dan geldi. "İstanbul'un finans merkezi olmak için, 15 yıl öncesine kadar komünist yönetim altında olan Varşova ve Moskova ile yarışması, modern zamanın ilginç bir paradoksu olsa gerek"...