Destabilizasyon... İstikrarsızlaştırma... Tedhiş... Gerilim. Çarşamba günü yaşanan korkunç olayın hedef ve sonucunu ancak bu kelimelerle tarif edebiliriz. Tarihinin belki de en iyi ekonomik ve siyasal dönemini yaşayan Türkiye, AB ile müzakerelere resmen başladığı 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren, adım adım bir "gerginlik girdabının" içine girmeye (belki de sokulmaya demeliyim) başladı. Yakaladığı siyasi istikrarın yanına ekonomik düzelmeyi de ekleyen ülke, tarihinde ilk defa kişi başı gelirini 5.000 doların üzerine taşırken, enflasyonunu da en düşük seviyeye çekmeyi başardı. 40 yıllık AB rüyası gerçeğe dönerken, demokrasi ve sivil toplum kalitesi medeni ülkeler seviyesine yükselmeye başladı. Bu ülkeye kurulduğundan itibaren gelen yabancı sermayenin toplamından daha fazlası iki yılda geldi. Bizler, bu güzel ülkenin fertleri olarak ilk defa özgür ve müreffeh toplum hedefine bu kadar yakın hissettik kendimizi. On yıl önce ulaşılması birer hayal gibi görülen AB siyasi kriterleri birer birer hayatımıza girerken, medeni dünya ile entegre olabileceğimize inandık hep birlikte. Korkuyla değil umutla Güçlenen ve şeffaflaşan Türkiye'de bizler geleceğe umut ve şevkle bakarken, birilerinin de keyfinin kaçmakta olduğunu farketmedik. Ekonomisi gelişen ve özgürlükleri genişleyen bir ülke, birçoğumuz için hayallerin gerçeğe dönüşmesi demekti ama bazıları için de bir kabusun başlangıcı idi. Onlar, kendi kabuslarını sona erdirmek amacıyla hayatı bizler için, yani bu ülkeyi seven ve geleceğine inanan herkes için kabusa çevirmeye karar verdiler. Son aylarda adım adım tırmandırılan çok boyutlu bir istikrarsızlaştırma süreci yaşanıyor Türkiye'de. Olağanüstü dönem bezirganları da el oğuşturmaktalar. Oysa bu ülke insanı korkarak değil umutlanarak bakmak istiyor yarınlarına. Birileri ufkumuzu karartmaya çalışıyor. Onların ekmeğine yağ sürmemek için özgür ve müreffeh toplum hedefine inatla sarılmalıyız. Sükunetle ama kararlılıkla Türkiye'nin aydınlık geleceğine inanmalıyız. Bu ülkenin insanı, kendisine korku ve tedirginliği layık görenlere, daha kuvvetli bir umutla karşılık verecektir. Demokratik ve müreffeh toplum hedefine sarılarak ve sükunetini muhafaza ederek...