Kafası karışık Kürtler

A -
A +

Türkiye'de yaşayanların kahir ekseriyeti bu ülkede Kürtlerin yaşadığını ve bu Kürtlerin 100 yıldır 'yok sayılmanın ve bastırılmak gibi' sorunlarının olduğunu bilmiyordu. Kürtlerin 29 defa isyan ettiğini, 1925-1945 arasında defalarca sürgüne gönderildiklerini, birkaç yıl öncesine kadar dillerinin, isimlerinin, hatta Kürt ve Kürtçe kelimesinin yasak olduğunu da... Bülent Arınç'ın TBMM'deki konuşmasındaki Kürtçe bir cümlenin dahi zabıtlara 'bilinmeyen bir dilde' şeklinde geçtiğini de... Bir algı ve bilgi karartması altında yaşıyorduk birkaç yıl öncesine kadar... Sadece Kürtler meselesi değil, yakın tarihe ilişkin gerçeklerin neredeyse tamamı ya tersyüz edilmiş, ya tamamen yok edilmişti. Ancak o 'birkaç yıl öncesinden bugüne kadar geçen sürede' hızlı ve hiç de azımsanmayacak bir değişim yaşandı. Yok denilen Kürtçe için devlet TV kanalı kurdu. Başbakan o kanalda Kürtçe konuştu. Yine Başbakan, Dersim katliamını, faili meçhulleri, köy boşaltmaları lanetleyen konuşmalar yaptı. On yıllardır yatırım namına neredeyse hiçbir şey yapılmayan G.Doğu yol, hastane, havaalanı şantiyesine döndü. 100 yıldır örselenen, devlet tarafından yok sayılan Kürtler ilk defa nefes aldılar, dillerini, isimlerini, türkülerini serbestçe yaşamaya başladılar. Bunlar yeterli değil ama ümit veren ve devamı için çaba gösterilmesi gereken samimi ve müspet adımlardı. Lakin... Bu ülkede bir resmî ideoloji statükosu olduğu gibi, bir de Kürt ideolojik statükosu var. Üstelik elinde silah olan ve aykırı giden Kürtleri gözünü kırpmadan tehdit eden, infaz eden bir Kürt statükosu... PKK liderlerinden Duran Kalkan'ın 'Kimse ölçüyü şaşırmasın; PKK bir yargılama hareketidir' diyerek 'aykırı sesli Kürtleri' hizaya sokması buna bir örnektir. O statüko birkaç yılın bütün çabasını, iyi niyetli adımları, değişme ve değiştirme gayretini bir çırpıda elinin tersiyle itti. Koca bir kurulu düzeni ve onun taşlaşmış ideolojisini değiştirmeye çalışan hükümete, zerre kadar destek olmadığı gibi her adımda köstekleyici oldu. Ve Kürt statükosu 100 yılın günahını, 100 yıldır ilk defa Kürtlerin derdine samimiyetle eğilen, Kürtçeyi serbestleştiren, Kürtçe devlet TV'si açan, Kürtleri muhatap alan bugünkü AK Parti iktidarına yıktı. Var gücüyle ve kıyasıya bugünkü iktidara muhalefet etti. AK Parti'nin, Kürt sorununun kronikleşmesinin ana sebebi olan askerî ve ideolojik vesayeti kıran adımlarına bile muhalefet etti. Referandumda hayır dedi. Yargıdaki vesayeti bitiren reformlara karşı çıktı. Bugün gelinen noktada hükümeti ve Başbakan'ı şahinleşmekle eleştirenlerin bu eleştirilerini saklı tutmak kaydıyla şahinleşmenin sebebini de iyice tahlil etmeleri gerekmez mi? Kronoloji 2004'ten beri hükümet ne zaman 'barışa yarayacak' bir adım atsa, hemen sonrasında bir eylem, bir baskın geldi. *2004:Türkiye AB ile üyelik müzakerelerine başladı. PKK ateşkesi bitirdi. *2007: AK Parti TSK'nın muhtırasına ve 367 dayatmasına dik durdu, seçimde yüzde 47 oy alıp askerî vesayeti geriletti. PKK Dağlıca baskınını yaptı. *2009: AK Parti Kürt açılımını başlattı, Habur'dan 34 PKK'lı geldi. PKK'nın Reşadiye saldırısı geldi. * 2011: Başbakan, yine siyasi risk alarak Öcalan ile devlet görevlilerinin görüşmelerini devam ettirdi ve Öcalan'ın açıklamasına göre bir barış konseyi kurulmasında mutabık kalındı. PKK Silvan saldırısını yaptı. İyi niyetlerine inandığım lakin hep ama diyerek konuşan Kürtler yukarıdaki kronolojiye bakınca 'ama'ların bir manası kalıyor mu?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.