Kaht-ı Rical (*)

A -
A +

Hükümetin kurulduğu günden beri ülke gündemini az veya çok ama sürekli meşgul eden Başbakan Ecevit'in sağlık problemleri, nihayet ekonominin üstüne bomba gibi düştü. Başbakanın hastaneye kaldırıldığı 4 Mayıs tarihinden itibaren tüm ülkenin tıp uzmanı olmasına sebep olan gelişmeler nihayet Ecevit'in ciddi sağlık sorunları olduğunun anlaşılmasıyla beraber yerini bir kaosa bıraktı. Borsa tepetakla olup 600 puan düşerken, döviz ve faizler fırladı. Yurtiçi ve yurtdışında Türkiye ekonomisi ile ilgili olan herkes, hastaneden gelecek anlık haberlere endekslendi. Türkiye bir kez daha yönetim boşluğu ve siyasi belirsizlik girdabına doğru sürüklenmeye başladı. Okuyucularımız yazımızın başlığını biraz yadırgamış olabilirler. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, devleti yöneten idari kadroların yetersizliği , basiretli ve yetkin yöneticilerin bulunamaması dolayısıyla, hep aynı idarecilere mecbur kalınmasını anlatmak üzere kullanılan bir deyimdir kaht-ı rical. Türkiye'nin mevcut hükümet yapısı için de bu terimi kullanmak pek yanlış olmasa gerektir. Ülke siyaseti kendini yönetecek alternatif lider kadroları bir türlü üretemediği için, sağlık durumu günlük hayatını bile idame ettirmesine izin vermeyen bir başbakana mahkum olmuş bir Türkiye var karşımızda. Ülke siyaseti o derece hassas dengeler üzerine kurulmuş durumda ki, en ufak bir yönetim değişikliği bile istikrarı bozar diye endişe ediliyor. Başbakanın sağlığı yüzünden ihracatçısından yatırımcısına kadar herkes her gün ölüp ölüp diriliyor. Devlet idaresinde devamlılık esastır ilkesi nedense Türkiye'de pek işlemiyor. Siyasi yapımız o denli şahıslara bağlı ki , ekonomi en ufak bir idari değişiklik ihtimalinde temelinden sarsılmaya başlıyor. K. Derviş'in "seçim tarihi belirlenmeli" açıklaması bile herkesi tedirgin etmeye yetiyor. Oysa Türkiye'nin uyguladığı ve bir yılını dolduran "Güçlü Ekonomiye Geçiş" programının esas amacı, yapısal reformlar ile, Türkiye ekonomisinin siyasi değişiklikler, seçim gibi kısa belirsizlikler ortamlarından etkilenmemesini ve kendi mecrasında hareket etmesini sağlamayı amaçlıyordu. Sağlıklı bir siyaset ve ülke yönetimi, mevcudun alternatifini hemen üretebilmelidir. Başbakanın sağlığı, ülke yönetiminde bulunmasına elverişli olmadığına göre, mevcut hükümetin kendi içinden hemen bir alternatif oluşturması yerinde olacaktır. Sürdürülen ekonomik programın bundan olumsuz etkilenmemesi gerekir, zira bu program tek başına Başbakan Ecevit'in veya DSP'nin değil, tüm hükümetin altına imza attığı bir süreçtir. Dolayısıyla, mantık olarak, muhtemel bir başbakan değişikliğinin programda sapma veya ekonomik istikrarsızlık doğurmayacağı umut edilmelidir. Ancak, Türkiye siyasetinin kurumlarına güvensizlik o kadar fazla ki, tüm bu mantıki doğrulara rağmen ekonomi ile ilgili herkes büyük bir tedirginlik içinde bekliyor. Siyaset liderlerinin basireti konusunda kimse kendisini güvende hissetmiyor. Türkiye'nin, kendisini yönetecek siyasi kadroları üretme konusunda yaşadığı kısır döngü, sürekli aynı siyasetçilere mecbur kalınması ülke ekonomisine yatırım yapmayı düşünenleri hep korkutuyor. İstikrarsızlık olur korkusu, ekonomik kriz patlar endişesi, en demokratik hak olan seçimi bile bir kabus haline getiriyor. Alternatifsizlik stresi, ağır hasta olduğu apaçık ortada olan bir başbakanın yerini bir başkasına terk etmesi gereğini bile telaffuz ettirmiyor ( muhalefet partileri hariç tabii ki ). Önümüzdeki günlerin , sıcak siyasi gelişmeleri de beraberinde getireceği aşikar. Umarız binbir türlü hassas denge üzerinde seyreden Türkiye ekonomisi, bu karmaşık dönemi hasarsız ve gerilimsiz atlatır. Aksi halde, ismini bile telaffuz ederken ürperdiğimiz ekonomik kriz bir anda kapımıza dayanıverir. (*) : Yönetici azlığı, kıtlığı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.