Klişeleşmiş ve hepimizin zihnine kazınmış bir önkabul: Türkiye ekonomisinin kaynak sorunu var. Yani, ekonomik büyümenin temini için kamunun kaynakları yetersiz, özel sektör de sermaye fakiri olduğu için kaynak üretemiyor. Bu klişe 2000'lerin başına kadar belki doğru kabul edilebilirdi. Ancak son beş yılda, gerek özelleştirmelerde ulaşılan değerler, gerekse Türk şirketlerini alan veya ortak olan yabancı sermayenin ödediği paralar şunu gösterdi: Bu güzel ülkenin önünü tıkayan kaynak değil, zihniyet sorunu. İyi yönetilmeyen, katma değeri düşük, büyümesini kamunun eline bırakmış bir ülke, kaynak filan üretemiyor. Tersinden okursak, iyi yönetilen ve özel sektörü kendine güvenen bir ülke, kaynaklarının değerini artırıyor. Mobilizasyon 500 milyon dolar maliyetle inşa edilen Sabiha Gökçen Havaalanı yıllarca boş kaldı. Herkesin ölü yatırım gözüyle baktığı bu tesis, hükümetin özel havayollarına izin vermesi ile birlikte canlandı ve geçen ay işletme hakkı (mülkiyeti değil) devlet tarafından 2.6 milyar dolara satıldı. İşte atıl duran bir kaynağa önce değer kazandırıp sonra da onu ekonomiye kazandırmaya mükemmel bir örnek. AK Parti milletvekili Mehmet Şimşek buna "kaynakları mobilize edecek idari beceri" diyor. Bu güzel ülke doğru dürüst yönetildiğinde, korkulara esir edilmediğinde, bürokratik oligarşinin elinde oyuncak olmadığında, kaynak da katma değer de üretiyor. Üretmeye de devam edecek. Türkiye, tarihinde ilk defa beş buçuk yıl arka arkaya büyüdü. Üstelik kamu değil özel sektör eliyle büyüdü. Kaynaklarımız var; yeter ki beceriksiz idarecilerin elinde ve korkuların esaretinde, bürokratik vesayetin cenderesinde bir ülke olmayalım. 90'lı yılları siyasi ve bürokratik elit yüzünden heba olmuş bu güzel ülke 2000'lerde geleceğe inançla ve umutla bakıyor.