Dün piyasalarda kan gövdeyi götürdü. Avrupa borsaları (DAX, CAC40) paraşütsüz indiler. Konuştuğum bankacıların tamamı şu konuda hemfikir: Bu bir çöküş değil ama esaslı bir düzeltme. Beklenen ama nasıl ve ne şekilde olacağı kestirilemeyen bir düzeltme... Dev bankalar aktiflerinden 10 milyarlarca dolar silerken, toplam zararın 500 milyar doları bulacağı söylenirken, Bernanke resesyon ihtimalinden bahsederken, ABD yönetimi -can havliyle- kendi ekonomisine 150 milyar dolar kaynak aktarma sözü verirken, piyasaların da hiçbir şey olmamış gibi salınıp durmasını kimse beklemiyordu zaten. Bir düzeltme olacaktı. Görünen o ki, düzeltme birkaç aylık bir sürece yayılarak değil, daha keskin ama daha kısa sürede yaşanacak. Türkiye piyasası da küresel bütünün bir parçası. Üstelik de likid ve kârlı bir parça. Yani diğer piyasalarda zarar yazan yatırımcıların, kârlarını nakde çevirip ortalama kayıplarını dengelemelerine imkan veren bir piyasa konumundayız. Bu da kaçınılmaz olarak İMKB'nin düşüşü, faizlerin ve dövizin yükselişi anlamına geliyor. Dün yaşanan da bunun tezahürü zaten. Lira sallanır mı? Telefonun diğer ucunda dünyanın dev bankalarından birisinin Türkiye genel müdürü var. "YTL'nin bu karmaşada değer kaybetmesi hayrımıza olur" diyor. "Zira bizim piyasada biriken cerahatin başka türlü boşalması mümkün değil". Lira'nın dahili değil dışsal nedenlerle değer kaybetmesinin -şimdi olduğu gibi- lehimize sonuç doğuracağını söylüyor bankacı dostum. "Bu dünyanın krizi, kimse Türkiye'ye paranın değeri niye düştü diye sormaz". Görünen o ki, dünyada "bol ve ucuz para dönemi" bir süreliğine sona eriyor. Para dünyada hâlâ çok bol ama şimdilik ortalıktan çekilecek. Türkiye'nin ekonomi yönetiminin çok basiretli, çok dirayetli, çok tutarlı, çok öngörülü olması gerekiyor. 2008 zor bir yıl olacak, burası aşikâr. Ama bu zorluktan çok güzel fırsatlar devşirmek de mümkün olabilir. Olan biteni abartmayın ama "sakın ola" hafife de almayın.