Ortalık kürtaj, sezaryen, sinsi plan, 3 çocuk mu 5 çocuk mu tartışmalarına kesmiş durumda... Bütün mevzu da günün sonunda büyük nüfus retoriğine dayanıyor. 'Büyük ülke olmak için büyük nüfus lazım, çoğalmak lazım' şeklinde hülasa edebiliriz bu retoriği... Büyük nüfus arzusu -veya- ihtiyacı üretim gücünü veya savaşma gücünü artırmak isteğinden kaynaklandı yakın dünya tarihinde... Sanayi sonrası toplumda ise, üretim biçimlerinin değişimi nüfusun büyüklüğü yanına bir ihtiyacı daha ekledi: Nitelik... Yaşadığı toplum için katma değer üreten, o toplumun fertlerinin hayatlarına estetik, ahlaki,edebi değerler katan nitelikli insanların sayıca çoğaldığı bir nüfus öncelikli hedef haline geldi. Bugün Avrupa'nın yaşlanan nüfusunun demografik problemleri tartışılıyor, doğru... Lakin yine aynı Avrupa, sahip olduğu yüksek nitelikli nüfusuyla -mesela- Türkiye'den kat be kat fazla ekonomik ve sosyal değer üretebiliyor. Artan nüfus Türkiye'yi kalabalık ülkeler sıralamasında üste taşıyabilir. Lakin, o nüfusu doğru ve kaliteli şekilde eğitemezse, kalabalık ülke sıfatının yanına müreffeh ve uygar sıfatlarını nasıl ekleyecek? Bugün ülkenin eğitim kalitesinin, iyiden vazgeçtik, asgari seviyede yeterli olduğunu söyleyebilir misiniz? Derslik sayısı ve akıllı tahta dışında, milli eğitim düzeni bu ülkenin çocuklarına, gençlerine 'ezberletmek ve belletmek' dışında ne verebiliyor? Soran, merak eden, fikreden, düşünen bir genç nüfus oluşturabildik mi? O halde, daha hızla çoğalan nüfus, 'vasatların yanına yeni vasatlar ilave etmek dışında' bu ülkeye ne kazandıracak? NATO'nun en büyük ikinci ordusu olmakla övünen Türkiye ile onun beşte biri sayıda askeri olan İngiltere'yi kıyas etsek, hangisinin savaşta sonuç alma gücü daha yüksektir? Dün TGRT'de bir Türk mimar şöyle diyordu: 'İstanbul'daki tarihî yapıların mimarî kalitesine hayran olmayan yabancı mimar yok. Ancak o mimarlar Türkiye'nin bugünkü mimarî estetiğini görmek istediklerinde, onlara gösterebileceğimiz hiçbir anıtsal binamız yok.' Her yeri şantiyeye dönen, her köşesinden residence, her caddesinden fıskiyeli park fışkıran bir şehirde 'işte bu da modern Türk mimarisinin numunesi' denilebilecek bir tek yapı bulunamıyorsa, nicelik kadar niteliği de düşünme zamanı çoktan gelmiş demektir. Türkiye, nüfusunu daha hızlı artırmayı tartışmak için gösterdiği iştiyak ve harcadığı enerjinin yarısını daha nitelikli, daha estetik, daha üretken ve daha rafine bir topluma erişmek için harcayabilseydi keşke... DYP'liler CHP'ye... CHP lideri Kılıçdaroğlu 'Doğru Yol Parti'lilere sesleniyorum, sizinle aynıyız, gayrımız kalmadı, CHP'de bütünleşelim' demiş. E bu bütünleşme 'en hakiki' DYP'lilerde çoktan olmuştu. Demirel'den Cindoruk'a, Haberal'dan Tayan'a kadar herkes 'altı okun altında, Kemalist statükonun kalesinde' birleşmişti zaten... Kılıçdaroğlu yine geç kaldı anlaşılan...