Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz

A -
A +

Günlerdir her yerde konuşulan faiz indirimini Merkez Bankası nihayet açıkladı. Gecelik faizler ve borçlanma faizleri üç puan indi. Bir kaşık suda kopartılan fırtına sonucu, bilen bilmeyen herkes Merkez Bankası faizleri indirince herşey iyi olacak, borsa çıkacak, faizler inecek, döviz yükselecek diye bekliyordu. Ama bono faizlerindeki bir iki puanlık gerilemenin dışında ne borsa, ne de döviz yükseldi. Öyle bir hava oluştu ki Türkiye'de, sanki bu ülkede yıllardır reel faiz yüksek değil de şimdi Merkez Bankası faizleri indirmediği için yüksek seyrediyor. Şunu anlamamız lazım. Bu ülkede, zayıf ekonomi ve siyasi istkrarsızlık yüzünden reel faizler yıllardır yüksek seyreder. Bu iki unsur iyileşmediği sürece de yüksek kalacaktır. Merkez'in görevi Tüm dünyada Merkez Bankalarının ana görevi fiyat istikrarını korumaktır. Yani enflasyonu düşürmek. Türkiye'de de durum bu. Siz IMF'ye verdiğiniz niyet mektuplarında enflasyonun indirileceğini taahhüt edeceksiniz, kuru dalgalanmaya bırakıp, enflasyonu da faizle kontrol etmeye dayanan bir programı kabulleneceksiniz, sonra da MB'nın bu doğrultuda hareket etmesine kızacaksınız. Ben bunu anlamıyorum. Enflasyona göz yumarak sağlanan büyümenin bu ülkenin anasını ağlattığını hepimiz öğrenmedik mi?. O halde niye Merkez Bankasına bu kadar kızıyoruz. Enflasyon eksilerde ama... Ekonomik program, MB'na döviz fiyatına müdahale hakkı vermiyor. O da buna uygun olarak dövize müdahale etmiyor. Vay efendim niye müdahale etmiyormuş. Halbuki dövize müdahale ederse kızmamız gerekir, neden tahhüt edilen programa uygun davranmıyor diye. Biz yine de mutlu olamadık. Çünkü işadamlarımızın ve hükümetimizin bir kısmı Merkez Bankası ile kavga halinde. İstifaya davet mi ararsınız, yılların ekonomik bozukluğunu MB'nın sırtına yükleyenleri mi ararsınız. Hatırlamakta yarar var. Enflasyon denilen belayı bu ülkeden söküp atmak için kalıcı fiyat istikrarı şart. Bunu da bağımsız bir MB sağlayabilir. Tabii ki hükümetin mali politikaları da bunu desteklemelidir. Bunu yapmak da atla deve değil. Biraz itidalli, bağırıp çağırmadan konuşmayı başarabilirsek, birbirimizi dinlersek bu uyum yakalanır. Bir de hemen ağlamak ve şikayet etmek huyumuzdan vazgeçebilsek.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.