Kesintisiz büyüme, iyileşen borç

A -
A +

Türkiye 5 yıl üst üste büyüdü. 2006'da da beklenenin üstünde büyüdük. Ülkenin geçmişte iki kronik problemi vardı: Sürekli hale gelemeyen büyüme ve sürekli artan borç. Bu iki sarmal, 90'lı yıllarımızı süpürüp götürdü. Şimdi her ikisinin de üstesinden gelmiş gibi görünüyoruz. 5 yılda dolar bazında yüzde 50 büyüdü Türkiye. Milli Gelir 2002'deki 181 milyar dolar'dan bugün 400 milyar dolara ulaşmış vaziyette. Borcun Milli Gelir'e oranı ise % yüzde 78'den yüzde 44'e geriledi. AB tanımlı borç oranı % 60 ; yani Maastricht'i yakalamış durumdayız. Eskiden ülke borcu denilince kamu borcu anlaşılırdı, zira özel sektör borç filan bulamazdı dışarıdan. Şimdi ise özel sektörün dış borcu kamunun dış borcunun üzerinde. Bu duruma bakarak cari açığın daha güvenilir biçimde finanse edildiğini söyleyebiliriz. Üstelik borcun vadesi de uzamakta, artık borcu döndürmek bir kabus olmaktan çıkmış durumda. Yani her şey güllük gülistanlık, tozpembe, hiç mesele yok... mu acaba? Refahtan pay Bütçedeki faiz dağı -azalsa da- hâlâ duruyor. Bütçe gelirlerinin üçte biri faiz harcamasına gidiyor. Türkiye, cazibesine, potansiyeline ve ekonomik görüntüsüne layık olmayan bir reel faizi ödüyor. Ve gelişmekte olan piyasalardaki en yüksek faizi...Bütçede öngörülen açığın üç katından fazlası, faize ayrılmış durumda. Borç tabii ki olacak, haliyle faizi de...Ama Türkiye bu faiz oranını hak etmiyor.. Bütçenin dengesini bozan bu yük, enflasyona da tesir ediyor. Haliyle gelir dağılımının düzelmesini de geciktiriyor. Evet, Türkiye'nin toplam geliri beş senede 200 milyar dolardan 400 milyar dolara çıktı. Ama herkesin geliri aynı oranda artmadı bu dönemde. Gerçi refahın tabana yayılmasını gösteren "gini katsayısı" 0.44'den 0.38'e geriledi, yani iyiye gidiş var ama, büyüyen ve refahı artan Türkiye'nin bunu tabana doğru yayacak formülleri mutlaka üretmesi lazım. Arazisi olanın, bankası olanın, şirketi olanın varlıkları ve gelirleri artarken, "sadece ücreti olanların da" bu artıştan pay aldıklarını açıkça hissediyor olmaları lazım. İlk beş yıl, yapısal ve makro bazda iyileşmeleri sağladık. Bu çok iyi. İkinci beş yıl ise mikro düzeyde iyileşmelerin yaşandığı, "iyi gidişattan herkesin biraz olsun nemalandığı" bir dönem olmalı. Ekonomi, içinde insan unsuru varsa anlam kazanıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.