Destabilizasyon diyordum hatırlarsanız. Ülke insanının zihnine bir sürü "politik acaba"lar sokup, sonra da ortaya çıkan dumanlı ve tedirgin havadan kaos devşirmek de diyebiliriz. Dün piyasalarda bu destabilizasyon gayretinin ilk sonuçları devşirilmeye başlandı mesela. Çakılan İMKB'de veya zıplayan dövizde dış piyasalardaki çöküşlerin de etkisi muhakkak ki var. Ancak Türkiye'nin iyileşen ekonomisi ile birlikte en belirgin cazibe noktası olan siyasi istikrar konusunda kafalara tereddüt sokuldu bir kere. Esasen siyasi istikrarda bir bozulma yok. Ama dezinformasyon destekli kaos üretimi, bir bozulma başlamış izlenimi vermekte çok başarılı oluyor. Yoksa, bugün de bir yıl sonra da seçim olsa sandıktan çıkacak sonuç bugünkü politik tabloyu teyid etmekten öteye geçmez. Yani bugünkü durumun adı siyasi istikrarsızlık değil, siyasi istikrarsızlaştırma. Türkiye'nin yukarı trendini kırmayı hedefleyen, şu anda kısmen de olsa başarılı görünen bir istikrarsızlaştırma. Meşakkat Financial Times yaşananlara Türkiye'nin meşakkati diyor. AB üyeliği ile Türkiye'de yerleşik birçok kabulün, statükonun değişmeye başladığını kabul etmek lazım. Her değişim de kendi direncini doğuruyor. Oysa Türkiye'nin gelecek 10-20 yılda ilerleyeceği eksen belli: Avrupa Birliği standartları. Özgürlüklerden siyasi gelişime, ekonomiden sosyal politikalara kadar bu böyle. Türkiye'yi, bir türlü tam olarak yakalayamadığı "çağdaş uygarlık düzeyi"ne ulaştıracak eksen.Türkiye'nin "geleneksel korkularından", "mutad tehdit tanımlarından" kurtulmasını sağlayacak eksen. O halde demokratik istikrarı kendine engel gören ve kaotik ortamdan medet umanlara karşı demokratik kalitenin ve ekonomik iyileşmenin ilacı AB sürecinin kuvvetle ve kararlılıkla devam ettirilmesidir. Gündemin peşinden koşmak yerine gündemi belirlemesi gereken iktidarın yolu da buradan geçmeli. FT'nin dediği gibi "Avrupa da Türkiye'yi kucaklayarak bir alacakaranlığa girmesini engellemeli". Demokratik ve müreffeh bir ülke olabilmek hiç de kolay değil. Sabır ve tahammül lazım. Bir de geleceğe de geçmişin korkularıyla değil, umutla bakmak lazım. Not: FT'deki yazıyı okumak isteyenler http://news.ft.com/comment/editorial adresinden ulaşabilirler.