Başlığa bir anlam verememiş, hatta dizgi hatası diye düşünmüş olabilirsiniz. Bir kısaltma KÖEP. "Katılım Öncesi Ekonomik Program" tanımının baş harflerinden oluşuyor. Avrupa Birliğine aday veya aday adayı ülkelerin, her yıl AB komisyonuna vermeleri gereken "ekonomik ilerleme raporu". Hatırlarsanız, bir ay önce peşpeşe üç yazı ile, Avrupa Birliğine katılımın ekonomik şartlarından bahsetmiştim. Maastricht kriterlerinin yerine getirilmesi için, siyasi kriterlerin sağlanmasından çok daha fazla emek sarfedilmesi gerektiği yönündeki kanaatimi sizlerle paylaşmıştım. KÖEP, Türkiye'nin ilk defa 2001 yılında verdiği, şimdi ise üçüncüsünü hazırlamakta olduğu bir program. Ekonomik gelişim için neler yapmakta olduğumuzu ve neler yapmayı planladığımızı izah eden, belli konu başlıklarına ayrılan rapora göz gezdirdiğimizde bir şey dikkati çekiyor. Halen sürdürülen, IMF destekli istikrar programının gereği olan yapısal reformların neredeyse tamamı AB'ye verilecek programda da vaad veya performans olarak yer alıyor. Gâvur değil biz istiyoruz IMF programına muhalefet edenlerin temel dayanağı hep şudur: "Kardeşim, elin gavuru gelip bize kural dayatıyor, biz onların dediğini yapmaya mecbur muyuz". Bu yüzden de yapısal reformlara, vergi, kamu yönetimi, sosyal güvenlik alanlarındaki düzenlemelere sürekli karşı çıkarlar. Oysa, IMF'den tamamen bağımsız olan AB organları da aşağı yukarı aynı reform ve değişimleri yapmamızı istiyorlar. Gavur dayatıyor diye yine karşı mı çıkmak lazım yani. KÖEP'te yer alan konu başlıklarına bakalım: Özelleştirme'deki gelişimler, Sermaya Piyasaları Yasasının uyumu, Bireysel emeklilik, Kamu Yönetimi Reformu, Devlet Personel Rejiminin ıslahı, KİT'lerin yapılandırılması. Ayrıca sağlıktan eğitime, ulaşımdan enerji ye kadar birçok alanda, IMF stand-by anlaşmasının içeriğinde bulunan yasal ve iktisadi düzenlemeler. İki program arasındaki benzerlik nereden geliyor? Ekonominin yalın ve net çözümler gerektiren bir bilim disiplini olmasından. Problemlerin teşhisi basit ve çözümü için gerekenler nettir. Sabır gösterilmeli Mevcut program gerektirdiği şekilde sürdürülür ve 2004 sonuna kadar makro reformların tamamı hayata geçirilirse yapısal düzenleme bitirilmiş olacaktır. Enflasyon, borçlanma oranı, faiz gibi rakamsal kriterlere 2011'de değil belki 2006 sonunda bile ulaşabiliriz o zaman. Yeter ki sebat ve kararlılık gösterilsin.