Korku ve rant

A -
A +

Belki eğitimimizden, belki doğulu genlerimizden, belki devleti yönetenlerin haleti ruhiyesinden... Şurası gerçek ki, korkmak, kuşkulanmak ve tedirgin olmak bu ülkenin içine işlemiş. Biteviye korkacağımız, kuşkulanacağımız birşeyler oluyor. Ya devletin şu veya bu unsurlarca ele geçirileceğinden korkuyoruz, ya bir krizden korkuyoruz, ya birilerinin komplolar kurarak bizi hallaç pamuğu gibi atacağından korkuyoruz. Devletin idari manivelasını elinde tutma iddiasındaki büyüklerimiz de, düzenli aralıklarla "içimize sızmaya çalışan düşmanlara, art niyetlilere, bizi içeride yıkmaya çalışan hainlere" karşı hepimizi uyardıkça, biz vatandaşlar da gölgesinden korkar hale geliyoruz. Zaten dört tarafı düşmanla çevrili(!) bir ülkede yaşayan tedirgin bireyler olarak, bir de devletimizin içeriden ele geçirilme tehlikesini duyunca, hepimiz birer "obsesif vaka" haline dönüşüyoruz. Güç ticareti Haliyle bu haleti ruhiyeden istifade edenler, bu korkulardan kendilerine ikballer, menfaatler çıkaranlar da mebzul miktarda bulunuyor etrafta. Belirli güç merkezlerine yakın olmak veya "yakın görünmek", gücü temsil ettiğine inanılan insanlarla hemhal olup, bunu mevki veya paraya tahvil etmek, korku ve kuşkunun zihinlere hakim olduğu bizimki gibi ülkelerde sıkça karşımıza çıkıyor. Ecnebi buna güç ticareti veya "güç komisyonculuğu" (power brokerage) diyor. Yani gücü temsil eden ile o güçten çekinen veya ihtiyaç duyan arasında ilişki tesis edip, buradan nemalanmak. Devlet aygıtı şeffaflaştıkça, toplumun zihni rahatladıkça, yönetenler kuşku ve korku yerine güven esasına göre yönetmeye başladıkça, korkunun rantını yiyenler de, gücün ticaretinden menfaatlenenler de ortalıktan çekilecektir. "Türkiye dönüşmeli" derken, sadece iktisadi değil, sosyal, ferdi ve idari dönüşümü de anlamalıyız, öyle değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.