İki aydır yediden yetmişe herkesi geren gözden geçirme çilesi sona erip de Washington dolaylarından, ummadığımız ama güzel bir haber gelince nadide piyasalarımız da şenlendi. Niyet mektubunu onaylayıp krediyi serbest bırakan IMF, 2004-2005 yıllarına denk gelen 11 milyar Dolar'lık borç ödemesini de bir yıl ertelemişti. Yani, borç çevirme açısından birçoğumuzu kabuslara sürükleyen 2004 yılının geri ödeme takvimi rahatlamıştı. IMF başkan yardımcısı " Türkiye uluslararası desteği hak ediyor" sözüne bir de enflasyonun eksi çıktığı haberi gelince piyasa profesyonellerinde bir keyif ki sormayın gitsin. Bono faizleri beş puan düştü. Borsa ise haftalardır ilk defa "adam gibi" yükseldi, işlem hacmi üçe katlandı. Dün özellikle borsacılar ağzı kulaklarında dolaşıyorlardı. 2004 sonrası IMF "Söz sana değil, sen söze hükmet" IMF borcumuzun vadesini uzatınca aklıma bu atasözü geldi. Neden mi ? Başbakan Erdoğan'ın Malezya'daki bir cümlesini hatırlayın. "2004'ten sonra IMF ile yeniden anlaşmayı düşünmüyoruz". Anlatılmak istenen şu: Biz önümüzdeki 1,5 yılda ekonomimizi toparlayacağız, yeni bir stand-by'a ihtiyaç kalmayacak. Ama bu söz basınımız tarafından, 2004'den sonra köprüler atılacakmış gibi algılandı.Şimdi IMF borcumuzu 2006'ya kadar erteledi. Bu demektir ki, 2004'den sonra da, adı stand-by olmasa bile yakın teşrik-i mesaimiz devam edecek. IMF'nin, bu kadar alacağı varken, Türkiye'yi 2005'te kendi haline bırakacağını mı düşünüyorsunuz. Belki "yakın izleme" adı altında, kılık değiştirmiş bir stand-by yapmak zorunda kalabilir hükümet. Yani Hükümet söylediği lafı yutacak ve 2004'ten sonra da IMF'nin yakın gözetiminde olacak. İletişim kazâsı AK Parti iktidarının başına hep geliyor bu . Anlatmak istedikleri ile ağızlarından çıkan aynı olmuyor. Haliyle de sık sık iletişim kazası yaşıyorlar. IMF hakkındaki sözler de bu fasıldan. Programa uymak için son dönemde gösterdikleri çabalar takdire şayan. Ama söyledikleri bir söz onları piyasa nezdinde "her an IMF ile bozuşabilirler" noktasına getiriyor. Sonradan düzeltmeler, "öyle değildi, böyleydi" açıklamaları da boşa gidiyor. Dün borsada yaşanan süper yükseliş ve faizlerdeki beş puanlık düşüşten sonra, hükümetteki herkes şunu anlamıştır umarım. IMF ile sürdürülen ilişkinin seyri, piyasalar için en önemli -ve maalesef bazen de tek- karar kriteri hükmünde. Ekonomimizi adam etmeden ve onlara olan borcumuzu ödemeden de itişmenin kimseye faydası yok.