Kriz mi ?

A -
A +

Hafta sonunda en az yirmi telefon aldım, eş-dosttan. Sorular aynı: Devalüasyon mu olacak? Kriz mi çıkıyor? On yılda yaşanan beş kriz insanları öyle bir hale getirmiş ki, ekonomi biraz dalgalandığında abartılı bir tedirginlik her yeri sarıyor. Haliyle bu psikoloji, piyasa reaksiyonunun da gereğinden fazla sert olmasına yol açıyor. 2002'nin sillesini yiyenler, "yine mi? " demeye başlıyorlar. Halbuki "yine değil". Neden mi? O günün iktisadi şartları yok çünkü. Mesela sabit kur değil dalgalı kur var. Döviz arz ve talebine göre kur dengesini buluyor artık. Son iki haftada TL yüzde 15 değer kaybetti. İşte size piyasa mekanizması içinde devalüasyon. 2001'de bankaların açık pozisyonu 15 milyar dolar idi. Döviz krizinin ve peşinden gelen mali krizin en büyük sebeplerinden birisi bu açık idi o tarihte. Halbuki şimdi açık pozisyon riski 1 milyar dolar civarında. Yani önüne geçilemez bir döviz talebi yok. 2001'de Merkez Bankası'nın döviz rezervi 20 milyar dolar iken şimdi 34 milyar dolar. O tarihte piyasadaki reel faiz yüzde 30'dan fazla iken şimdi yüzde 10-12 civarında. Gerçi bu oran da bir ekonominin taşıyabileceğinden yüksek ama o tarihe kıyasla çok daha iyi durumda. Evet cari açık biraz tedirgin etti ama, 2001'deki açığın toplam dış ticarete oranı yüzde 15'e yakın iken, bu sene için öngörülen açığın oranı yüzde 10'un altında. Bütçe sağlam En önemlisi, bütçe iki yıldır hedefler doğrultusunda sonuçlanırken ve Faiz Dışı Fazla verilirken ekonomik büyümenin de sürmesi. Zira geçmişteki büyümeler ya para basarak, ya bütçe açıklarına yüklenerek, ya da kamu sektörü borçlanmasını arttırarak sağlanıyordu ve bu sahte bahar, bize karakış olarak geri dönüyordu. Oysa iki yıldır bütçe disiplininden taviz vermeden ve parasal genişleme yapmadan büyüyor ekonomi. Bu az bir şey değil. O halde "kriz tantanası" yaparak insanları "terörize etmemek" lazım. Her şeyi tozpembe gösteriyor değilim. İki ay önce herkes bireysel kredi ve tüketim peşindeyken daha gidecek yolumuzun olduğunu, 2005 sonbaharına kadar umutlu fakat dikkatli olmamız gerektiğini kendimce anlatıyordum. Lakin, iki haftadır koparılan kriz yaygarasının ve felaket tellallığının da aşırı abartılı olduğunu düşünüyorum. "Tekrar krize girer miyiz" sorusunu sorarken geçmişte krize hangi şartlar ve sebeplerle girdiğimizi de düşünmeliyiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.