Geçen hafta, Dünya Bankası Temsilcisi Vorkink'in "Yabancılar bu ülkeye yerlilerden çok güveniyor" sözünü aktarmıştım. İTO Başkanı Murat Yalçıntaş da kriz türküsü çığırmaktan bıkmayanlara kızmış: "Kriz var demek çok ayıp!". Hakikaten de bir türlü yeterince güvenemiyoruz bu ülkenin ekonomisine. Ahali hep tedirgin kalmakta belki biraz mazur. 90'lı yılların başından 2001 yılına kadar başına gelmeyen kalmadı ki. Çok ama çok kötü yönetilen bir devlet ve Derviş'in tabiriyle "heba olan" bir on yıl. Haliyle yurdum insanı da evhamdan kurtulamıyor bir türlü. 90'lı yıllar boyunca üç yılda bir krizle boğuştuğu yetmiyormuş gibi, bir de yönetenler tarafından aldatılmış ve istismar edilmiş... Ülkenin iktisadi potansiyeline olan güveni de sarsılmış, yönetenlerin sözlerine de... ? Mali disiplin Lakin, geçmişte eksik olduğu için ülkeyi o krizden bu kaosa sürükleyen bir unsur, şimdilerde iktisadi hayatın içinde yer alıyor: Bütçe disiplini. Artık bütçe dışında onlarca fon yok. Ve daha önemlisi 3 yıldır bütçe hedefleri tutuyor. Her sene sonbahara doğru duyduğumuz "Hükümet ek bütçeyi Meclis'e sevketti" haberleri yok artık. Bu sene de yılın ilk dört ayında bütçe hedeflerinin % 40'u tutmuş durumda. Geçmişte her sene, hedeflediğinin iki katı bütçe açığı veren devlet geçen sene hedefin neredeyse yarısı düzeyinde bir açıkla kapattı seneyi. Peki bu haberlere bakıp bayram mı edelim? Tabii ki hayır. Ekonomimizin kırılgan olduğu noktalar hala mevcut. Enflasyon ve reel faizler hala yüksek. Bütçedeki faiz yükü hala fazla. Ama devlet mali olarak paçasını toplayabiliyor, gelirini giderini öngörebiliyor. Yani hesabına sahip durumda. Geçmişte bizi krizlere duçar eden en temel sebep mali disiplin yokluğu idi. Devlet kaynağı olmayan parayı da harcadığı için bütçe delik deşik oluyordu. Bugün de herşeyin güllük gülistanlık olduğu söylenemez. Ama ülke her an yeni bir krizle yan yatacakmış gibi korku çekmek de biraz fazla evhamlılık oluyor galiba.