Krizin getirdiği bir çelişki daha...

ünya ekonomilerini sarsan kriz birçok kabulü ve ezberi yerinden oynattı; oynatmaya da devam ediyor. Kamunun ekonomiye müdahalesinin en aza indirilmesi tartışılırken, patlayan kriz yüzünden,serbest piyasayı benimseyen birçok ülkede devletlerin boğazlarına kadar ekonomiye gömülmelerine yol açtı. Amerika, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde hükümetler ve Merkez Bankaları, çöküşü engellemek için piyasalara trilyonlarca dolar pompalamak zorunda kaldılar. Sadece ABD'de 100'den fazla banka devletleştirildi. Sanayi devlerine sermaye destekleri verildi. *** Sadece parasal destekle kalmadı devlet müdahalesi... Regülasyonların yeniden düzenlenmesi, devletin ekonomik işleyişte daha belirleyici olması da konuşulmaya başlandı. Keynes'ler, Friedman'lar sil baştan tartışılıyor. *** Cevabı aranan soru şu: Devletler ekonomilerini korumak adına serbest piyasa ve rekabet düzenini nereye kadar zorlamalılar? Bu cevap henüz bulunmuş değil... Liberal ekonominin şahikası ABD'de, bankacılık sistemine sınırlamalar getirilmesi gündemde... Yeni sağlık reformu, sigorta sektörünü cendereye alacak düzenlemeler içeriyor. *** Türkiye de bu paradigma kaymasının getirdiği kafa karışıklığını yaşıyor. Bir yandan AB müktesebatına uygun düzenlemeler yaparak, korumacılıktan uzaklaşmaya çalışıyor. Bir yandan kendi şirketlerinin rekabet gücünü kollamaya uğraşıyor. Son kamu ihale yasası taslağı da buna bir örnek... Yerli firmalara ayrıcalıklar sağlayan eski düzenleme, AB normlarına uygun olarak yeniden yazılınca, yerli firmalar isyan ediyorlar. Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren "yalvarırım yapmayın" diyor. Zira yeni taslak, yabancı-yerli firma ayırımını ortadan kaldırıyor. Uluslararası dev şirketler, yerli firmalara ihalelerde "eşit şartlarda" rakip oluyor. Eşit şartta rekabet, serbest piyasayı güçlendireceği için olumlu denilebilir. Ancak, birçok ülke -ki AB ülkeleri çoğunlukta- Türkiye'ye karşı korumacı tedbirler alırken... Müteahhitler Birliği'nin itirazı haklı olamaz mı?