Gelişmiş ülkeler-Gelişmekte olan ülkeler. Geçmişte dünya ideolojik eksende kutuplara ayrılırken, yeni eksen ekonomi... Dünyaya artık sadece iktisadi gerçekler ve hadiseler yön veriyor. Ülkeler, ekonomik potansiyelleri ve gelişmişlik kriterlerine göre gruplanıyor, politik eğilimleri dahi iktisadi yönelimler belirliyor. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Trichet'yi dinlerken, gelişmiş-gelişmekte olan ekseninin, önümüzdeki yüzyılın rotasını belirleyeceğine bir kez daha inandım. TC Merkez Bankası'nın düzenlediği konferansta onur konuğu olan Trichet, tarihte ilk defa, Güney'deki "büyümekte olan" ülkelerin (buna Türkiye de dahil), Kuzey'in "zengin" ülkelerini finanse etmeye başladığına vurgu yaptı. Dünya'daki en zengin 20 kişinin 7'sinin bu ülkelerden çıkması, Çin'de 300 bin kişinin dolar milyoneri olması, Türkiye'nin dış ticaretinin GSMH'nın yarısına ulaşması küresel ve çok oyunculu ekonominin çarpıcı örnekleri Trichet'ye göre. Risk nerede? Trichet'ye göre, yeni dönem gözalıcı fırsatlar sunduğu gibi, çeşitlenen finansal enstrümanlar da riski artırıyor. Bugün Euro bölgesindeki toplam ticaretin % 2'si Türkiye ile yapılıyor. Entgrasyon açısından çok heyecanlandırıcı olan bu gelişme, aynı zamanda Türkiye gibi kaynak ihtiyacı olan ülkeleri finansal risklere açık hale getiriyor. Bu yüzden, Merkez Bankaları ekonomik büyümeyi teşvik ederken, tedbiri elden bırakmamalı diyor Trichet. Bu tedbirin adı da, mali disiplini destekleyen sıkı para politikası. Para otoritesinin siyasi iradeden bağımsız olarak para politikasını belirleyip uygulaması, hükümetlerin pek de hoşlandıkları bir durum değil ama, sıkı para politikasının uzun dönem riskleri azaltması bakımından en çok hükümetlerin işine yaradığı aşikar. Büyümeye odaklı ama parasal disiplini hiçbir zaman elden bırakmayan bir Türkiye, Avrupa Merkez Bankası başkanının tabiriyle "geleceği en vaatkar ülkelerden birisi" olacak. Bu ülkenin 4 yıllık ekonomik başarısını küçümseyenler, keşke dün Trichet'yi dinlemiş olsalardı...