Bu ülkede jakoben bir zümre var; kuralı koyan, çizgileri belirleyen, neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar veren...Beğenmediklerini yere batıran, beğendiklerini göklere çıkaran... 28 Şubat'ta baskıyla işlerinden edilen gazeteciler özgürlükler açısından hiç sakıncalı değildir mesela; ama bir vergi cezası pekala "basın özgürlüğüne saldırı" olabilir. Tarafsız olması gereken bir savcının siyasi iktidar aleyhinde öfkeli beyanatlar vermesinin yadırganacak bir tarafı yoktur ama, bir valinin devleti temsilen yardım dağıtması "siyasi iktidarın adamı" olarak linç edilmesi için yeterlidir. Kendini statüko ile özdeş gören ve buyurmayı, dayatmayı "tabii hak" gören bir zümre bu... Kendisine uymayanı linç ediyor, egemenlik alanı kabul ettiği devlet yönetiminde, ekonomide ve kamusal alanda kendisinden veya kendisine biat edenlerden "başkasına" tahammül edemiyor. O "başkası" toplumun %70'ini temsil etse bile... Lakin birşeyi gözden kaçırıyor bizim jakobenler; kuralı -artık- onlar koymuyor, koyuyoruz zannetseler de... Değişim hükmünü icra ediyor ve toplum talep etmeyi de sorgulamayı da öğreniyor. Demokrasi, şeffaflık ve özgürlükler -aksak ve rötarlı da olsa- yerleşiyor bu ülkeye... Egemen zümre artık "egemen" olamadığının farkında, kızgınlıkları da bu yüzden... Dürüst adam! "Oyunuzu bana verin". Neden? "Çünkü dürüstüm"!. Bırakın belediyeyi, siz dükkanınıza, işyerinize, fabrikanıza sadece dürüst olduğu için eleman alır mısınız? Tezgahınızı, müşterinizi emanet edeceğiniz adamı seçerken aradığınız tek özellik "dürüst" olması mıdır? Neye göredir bu dürüstlük? Mesela ortaya bir itham atmak ama o ithamı ispat etmemek midir? Bir muhasebe detayını çarpıtıp, konuyu bilmeyenlerin zihnini bulandırmak mıdır dürüstlük? Hırsızlık ile suçladığı kişinin cevabını mugalata ile karambole getirip başka ithamlara zıplamak ve insanları nahak yere töhmet altında bırakmak mıdır? Bilboardlara "organize dürüstlük" yazmışlar. Şuna "organize itham ve mugalata" deseydiniz daha "dürüstçe" olmaz mıydı?