17 Aralık'ta müzakere tarihini aldığımızda Türkiye'de büyük bir sevinç dalgası yaşanmıştı. Daha özgür, müreffeh ve demokratik bir ülke hayal edenler sevinmişti desek yerinde olur. Dört tarafı düşmanlarla çevrili (!) bu ülkeyi, ele geçirmeye çalışan (!) Avrupalılar'dan korumaya azimli olanlar burun kıvırmıştı müzakere tarihine. İşte şimdi o tarih geldi dayandı. Aklı selim olanlar, AB üyelik yolunun çok meşakkatli, bir o kadar da engebeli olacağını söylediler, söylüyorlar. Bir tarafta on yıllar boyu statükonun, korkuların ve "mücerret düşmanların (!)" etkisi altında kasılıp kalmış bir Türkiye; diğer tarafta ise Osmanlı fobisinin tesiriyle yan bakan bir Avrupa. Haliyle çok kolay değil bu iki ucu bir araya getirmek. Gerçi, Avrupa'da türkleri istemeyenler ile Türkiye'de Avrupalıları istemeyenlerin itiraz gerekçelerinin aynı olması da trajikomik bir durum. Fikri sabit her yerde aynı ne de olsa...Ancak şu da bir gerçek ki, ülkemizin AB yolculuğu sancılı ve meşakkatli geçecek. İki türlü zorluk Aşılması gereken engelleri dahili ve harici olarak ayırmak mümkün. Kopenhag kriterleriyle tarif edilen ve kanunlarımıza geçirdiğimiz normların siyasi ve idari olarak uygulanmasında yaşanacak zorluklar ve direnç, dahili engellere bir örnek olabilir. Mesela özgürlükleri yeniden düzenleyen kanunların çıkması tabii ki önemli ama AB, bu kanunların bireyi ve toplumu ne kadar özgür kıldığını uygulamada görmek isteyecektir. AB içinde Türkiye'ye önyargı ile bakan, her konuda bizi haksız görmeye teşne "Türkiye muarızları" ile bunların siyasi etkileri de harici engellere örnek teşkil edebilir. Nitekim Kıbrıs konusunda son iki yılda Türkiye'nin BM kararlarına tamamen paralel davranmasına rağmen, "Avrupa'nın ulusalcıları" uzlaşmamaya yeminli rumların peşine takılıp çerçeve belgesine Kıbrıs şartı koydurmaya çalışıyorlar. Kısacası Türkiye sahaya çıkarken tribünlerin ve saha şartlarının pek de güllük gülistanlık olmadığı aşikar. Lakin bu ülkenin çoğunluğu, önce ekonomik gelişmişlik, sonra da demokratik kalite çıtasının yükselmesi için bu zor maçı tamamlamamız gerektiğini biliyor. Hangi çoğunluk mu? Türkiye'nin bugününe güvenenler, geleceğine inananlar ve evhamlarının esiri olmayanların oluşturduğu çoğunluk tabii ki...