Türkiye beş gündür 'Balyoz'la yatıyor, 'Oraj'la kalkıyor. Bazıları dehşetle, bazıları şaşkınlıkla, bazıları "yok canım, daha neler" diyerek... Doğru, ilk defa bir askerî darbenin planlamasını, tüm detayıyla, çizelgeleriyle, aşamalarıyla, yazışmalarıyla okuyoruz. Şaşıranların şaşkınlığını anlamak belki mümkün... Ama "bunlar nasıl gerçek olur?" diyenler, nerede yaşıyorlardı Allah aşkına? 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat hangi ülkede yaşandı? Maraş, Sivas, Taksim, Gazi neyi hatırlatıyor size? Ya İpekçi, Kışlalı, Dursun, Mumcu isimleri? *** Bu ülkede biri post-modern 4 askerî müdahale olmadı sanki... Siyasetçiler, iş adamları, akademisyenler hiç fişlenip tasnif edilmedi, değil mi? Babam devlet memuru olarak çalıştığı dönemde, bakanlıktaki özlük dosyasının kapağında kırmızı kalemle "eylemsiz dindar" yazdığını yıllar sonra öğrenmişti mesela.. İnsanların "sadece dindar oldukları için bile" yaftalandığı bir ülke burası... Yaşı 25 üzeri olanların en az bir askerî müdahaleyi idrak ettiği bir ülke... O halde bu şaşkınlık halleri, hadi canım sen de! aymazlıkları nedir? Hele "bizim ordumuz böyle şeyler yapmaz!"cılar yok mu! Onlara gülsem mi, ağlasam mı bilemiyorum... *** Bu ülkenin insanları askerî vesayetten, ideolojik dayatmadan, otoriter devlet anlayışından, buyurgan bürokrasiden, seçkinci ayırımcılıktan çok bizar oldu. Ve "yetti artık" diyor. Zaman hükmünü icra ediyor; ülke dönüşüyor ve arınıyor. Ön yargılı olanlara, zihinleri taşlaşmış dogmatiklere, statükonun bendelerine diyecek söz yok. Lakin... Bu ülkenin iyiliğini, mutluluğunu benim kadar arzulayan, ama milliyetçi coşkunluklara kapılan... Üzerlerine boca edilen dezenformasyonla duyguları istismar edilen iyi niyetli insanlara bir çift sözüm var. Bu ülke özgürleşince, ideolojik vesayetten ve buyurgan zihniyetten kurtulunca... Daha doğrusu koruyucu ve kollayıcılardan kurtulunca... Çok daha müreffeh ve huzurlu olacak. Buna inanın...