Dünyanın yüzyılda bir yaşayacağı olağanüstü bir dönem bu... Bırakın şirketleri, devletleri ve para otoritelerini bile naçar bırakan muazzam bir altüst oluş... Merkez Bankalarının trilyonlarca doları piyasaya sürüp şok faiz indirimleri yaptığı, hükümetlerin trilyon dolarları "cerahati temizlemek" için gözden çıkardığı bu süreci -şimdilik- kıyısından ama etkilerini hissederek izliyoruz. Bu bulanık ortamda, bilhassa para otoritesinin tavrı ve beyanları "hava su gibi" önem arz ediyor. Normal zamanlarda "çok konuşması" tasvip edilmeyen Merkez Bankaları, böyle zamanlarda "ağızlarına bakılan merciler" haline geliyor. Bizim MB'nin son enflasyon raporunu da piyasa "içer gibi" okudu. Geleceğe yönelik ipuçları bulmaya çalıştı. Dünyada faizler "borç piyasalarını canlandırmak amacıyla" peş peşe indirilirken, acaba bizim MB ne yapmayı düşünüyor sorusuna cevap arandı. Düşen petrol ve emtia fiyatlarının azaltıcı etkisi ile yükselen kurun artırıcı etkisinden hangisinin enflasyon üzerinde baskın çıkacağı anlaşılmaya çalışıldı. Zihinlerin haddinden fazla karışık olduğu bu dönemde MB'den daha "elle tutulur" sözler duymak gerekiyor. Mesela faiz indirimi... Tüm dünya faizleri indirirken, Türkiye'nin bundan kaçınması imkânsız... Ama MB, zamanlama ve politika olarak ne yapacağına dair "net" bir şey söylemiyor bir türlü... Oysa bu alacakaranlık ortamda, "paranın patronundan" daha berrak açıklamalar duymak hepimize iyi gelecek. Liberalizm marjinal değildir Hafta sonu, Liberal Düşünce Topluluğu'nun kongresine katıldım. Konuşmacılar, liberalizm ekseninde özgür toplum ve bireyi kavram ve hayat pratiği olarak anlattılar. Özgürlük ve piyasa serbestisinin toplumsal gelişmenin ana bileşeni olduğu modern zamanlarda liberalizmin önermelerini daha çok tartışmak gerekiyor. Baskıcı yönetimler ile devletçi ekonomilerin birey ve topluma refahtan çok acı getirdiği gerçeğini 20. yy'da yaşadıktan sonra, son krizin "kafa karıştıran" sebep-sonuç ilişkilerini liberal düşünce ekseninde tahlil etmek kafa karışıklığımızı gidermeye yardımcı olabilir.