Günlerdir herkes bir şeyler yazdı, söyledi. Ahmet Türk'e atılan yumruğun, siyasi, konjonktürel, etnik olarak konuşulmadık tarafı kalmadı. O yumruğu adaletin tokmağı olarak metheden iz'ansız yazılar yazıldı... Faşizm'den girildi, halkın tepkisinden çıkıldı. Lakin atılan yumruk sonrasında yazılan nefret yüklü yazıların, çok basit bir insani duygudan ne kadar yoksun olduğu pek konuşulmadı. O insani duygunun adı merhamet... Acıma değil, ondan çok daha kuşatıcı olan merhamet... *** Ahmet Türk'ün fikirlerine katılmayabilirsiniz. Siyasi olarak karşıt olabilirsiniz. Ama etnik aidiyeti yüzünden hapsedilmiş, işkence görmüş, buna rağmen itidalli bir üslupla meselesini, derdini anlatmak çabasındaki yaşlı bir insanın yüzünü kan içinde bırakan bir yumruğu adaletin tokmağıyla eşleştirenler... Bu eylemi halkın tepkisi olarak tarif edebilenler... "Sebep Kürt siyasetinin kışkırtıcı üslubudur" diyebilenler... Faşist, ırkçı vesaire olabilirler... Bunlar siyasi nitelemeler... O insanların çok daha temel bir noksanı var oysa... Merhametten yoksunlar. *** Sadece yaşlı bir adamın kan içindeki yüzüne duyulan merhamet değil kastettiğim... Kendinden olmayan ama bu ülkede en az kendi kadar hak ve yer sahibi olanlara duyulan merhametsizlikten bahsediyorum. Kentli olmakla övünen, kendilerini çağdaş ve modern zannedenlerin nasıl bir merhametsizlik çukurunda olduğunu bir kez daha gösterdi, atılan yumruk... Hissettikleri buz gibi nefretin soğukluğunun, insan olmanın en yalın unsurunu, içlerindeki merhameti nasıl yok ettiğini hatırlattı bizlere... Merhamet taşımayan bir kalp, hasta bir kalp değil midir?