Türkiye 2005'te enflasyon hedeflemesine geçtiğinde, 3. yıl sonunda ulaşılacak % 4'lük hedef, birçok ekonomist için fazla iyimserdi. Hatta bu hedefi, Serdengeçti ekibinin yeni yönetimin kucağına bıraktığı bir bomba olarak niteleyenler vardı. Bomba benzetmesi abartılı ama, enflasyon hedefinin Durmuş Yılmaz ve ekibinin ayağına dolandığı da bir gerçek. Geçen yılın sonundan itibaren global ve dahili sebepler, enflasyon hedefini pratikte imkansız kılmıştı. PPK'nın hedefi yükseltmesi, biraz da malumu ilam oldu. Piyasa hedefin tutmayacağını bir yıldır kabul etmişti zaten. Banka açısından ise, ilk bakışta bir "kaybet-kaybet" durumu var. Hedefi değiştirmeseydi, tutturamayacaktı. Hedefi değiştirince de, bu defa inandırıcılık meselesi gündeme geliyor. Zira, Merkez Bankalarının koydukları hedeflerin tutarlılığı, uyguladıkları politikaların inandırıcılığını da belirler. Zor dönem Önümüzdeki süreç, Yılmaz ekibi için meşakkatli geçecek gibi görünüyor. Bir tarafta, yüksek faize itiraz eden ve Merkez Bankasını faiz lobisinin etkisinde kalmakla itham eden reel sektör, diğer yanda büyümeyi ön plana alacağı görülen hükümet. 2008 bütçesinde Faiz Dışı Fazla hedefindeki bir puanlık azalma, ekonomi kemerinin "bir iki delik gevşetileceğini" gösteriyor. Kamuoyu ise Banka'dan faizlerin "belirgin" biçimde düşürülmesini bekliyor. Yukarıya doğru revize edilen enflasyon hedefi, Merkez Bankasını "ne yapıp edip" bu hedefi tutturmaya mecbur kılıyor. İkinci bir "revize"nin inandırıcılığı ciddi biçimde zedeleyeceği aşikar. "Bankaların Bankası", dar alanda paslaşmak zorunda. Durmuş Yılmaz'ın bu dönemde piyasa ile iletişime ve "rasyonel gerçekler"i kamuoynu ile paylaşmaya çok daha fazla önem vermesi gerekiyor. Enflasyon mücadelesinde zorluk tek haneye düştükten sonra başlar" deniyordu. El hak, doğruymuş.