Kesintisiz eğitimin 12 yıla çıkarılması için hazırlanan yasa bir hayli gürültü kopardı, koparacak da... İtiraz edenler de, savunanlar da meselenin çeperinde dolanıyorlar. Yine niyet okumalar, bitti zannedilen hassasiyetler... CHP ise işi yokuşa sürmenin en cazip yolunu, toplumsal mutabakatı öneriyor. Hatta Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi'ne atıfla 'kanunla ilgili çocukların görüşü alınsın' diye fantaziler peşinde... Çocuğa sorarsan zaten eğitimin uzamasını istemez; kesintili veya kesintisiz onun için fark etmez. Neyse mevzumuz başka... Adı sivil toplum kuruluşu olup resmî ideoloji taşıyıcılığını varlık sebebi sayan hassasiyet bekçileri -TÜSİAD dahil- zıpladılar. Vay efendim kız çocuklar eve kapatılacak, başları örtülecek! Milli Eğitim Bakanı da cevap yetiştirme çabasında... Halbuki, eğitimin önünü tıkayan statüko, yani Tevhid-i Tedrisat -dün yazdığım gibi- bütün haşmetiyle duruyor. O statükonun hantal mekanizması olan devasa eğitim bürokrasisi de öyle... Talim Terbiye Kurulu da... Ders kitaplarının, bütün müfredatın, giyilecek formanın, kutlanacak etkinliğin, velhasıl eğitime dair ne varsa hepsinin bir merkezden belirlendiği, öğretmene, okula sıfır inisiyatif bırakan eğitim sistemi, orta yerde duruyor. Körpe dimağlara resmî ideoloji formatı atan bu arkaik düzen hâlâ tıkır tıkır çalışıyor. Biz ise 'eğitim kesintili mi kesintisiz mi olsun'u tartışıyoruz. Kız çocukların eve kapatılması paranoyaları içinde kıvranıyoruz. Bu ülkede zorunlu olan eğitim değil esasında... Formatlanmayı, kalıba sokulmayı zorunlu kılıyor devlet... On yıllardır bu böyle... Ülke demokratikleşiyor diyoruz. Demokratikleşmek, bireye ve onun tercihlerine saygı göstermek demektir. Tercih ve reddetme hakkı demektir. Bugün vicdani reddi dahi konuşuyoruz. Ama devlet vatandaşın çocuğunu, onun izni, iradesi ve tercihi dışında alıp yıllarca eğitime tabi tutuyor. Hadi eğitim yıl olarak zorunlu olsun diyelim; eğitimin şekli ve içeriğine de karışamıyor o vatandaş... Zorunlu eğitimi tartışacaksak, çocuğumuza nasıl ve ne şekilde eğitim vereceğimize karar veremediğimiz, çocuğumuzun formatlanmasına ses çıkaramadığımız eğitim sistemini tartışalım. Bu otokratik sistem orada durdukça ister 4+4 deyin, ister 5+6 veya 3+7... Değişen sadece formatlanma süresi olur. Suyunu çıkarmak Bir aydır Akdeniz üniversitesinde yapılan yüz nakli ile yatıp kalkıyoruz. Gerçekten büyük hadise... Türkiye'nin tıbbi ve cerrahi yeteneklerinin nereye geldiğini göstermesi bakımından da çok önemli... Ve gurur verici... Buraya kadar sorun yok. Lakin, bu başarıyı duyurmak için üniversitenin ve cerrah ekibinin medyatik iletişimi biraz abarttığı da aşikâr... Yüz nakli yapılan hastanın neredeyse her kanala röportaj verdirilmesi, rektörün kameralar eşliğinde hastanın sakal tıraşını yapması vesaire... Başarıyı duyuracağız derken işin biraz suyu çıktı sizin anlayacağınız...