Başlık; İş Bankası Genel Müdürü Sn. Ersin Özince'ye ait. Beklenen enflasyona göre yüzde otuzlarda seyreden reel faiz ancak bu kadar güzel tanımlanabilir. Devletin borçlanma ihtiyacı çok fazla olunca, uzun vadeli güven ortamı da bir türlü tesis edilemeyince, bono faizleri herhangi bir yabancıyı dehşete düşürecek yüksek oranlarda seyretmeye devam ediyor. Yüksek borç faizinin bazı bankalara ve büyük nakit sahiplerine çok iyi paralar kazandırdığı bir gerçek. Bu banka ve para sahipleri de bono piyasasının ana gövdesini oluşturduğu için, faizlerin yüksek seyretmesini manipüle ettikleri de varsayımlar arasında yeralmıştır hep. Doğru da olabilir belki ama, faizi tetikleyen ana sebep, borçlanma ihtiyacının yüksekliği. Vadenin kısa olmasının sebebi de ülkenin ekonomik geleceğine yönelik tedirginlik ve güven eksikliği. Faiz düşünce gelecekler Maliye Bakanımız ABD'li yatırım devleriyle görüştükten sonra yukarıdaki demeci verdi. Türkiye'deki reel faizin çok yüksek olmasından dolayı ABD'li yatırımcıların Türkiye'ye gelmekte çekingen durduklarını ve oranların düşmesini beklediklerini söyledi Sn. Unakıtan. İşbank Genel Müdürü'nün yüksek faizi parayı çeken mıknatıs gibi tarif etmesi ile Maliye Bakanının demecinin birbiriyle çeliştiğini düşünebilirsiniz. Halbuki iki ifade hem birbirini tamamlıyor, hem de Türkiye'nin kronik bir derdini tarif etmiş oluyor. Yüksek faiz risk primini de artırdığı için, "yüksek risk, çok getiri" arayan, kısa vadeli spekülatif parayı çekiyor. "Sıcak para" diye tarif edilen kısa vadeli kaynakların en belirgin özelliği, çabuk hareket ederek, "vakum etkisi " meydan getirebilmeleri. Fiyat ve faiz istikrarını bozan aldatıcı bir etki sağlıyor bu tür paralar. Gerçek yabancı yatırımcı diyebileceğimiz, portföy ve sermaye yatırımları ise, hesaplanabilir ve makul risk düzeyini aradıkları için yüksek faiz ortamının kısa vadeli cazibesine rağmen, ülkemize gelmekte ciddi tereddüt gösteriyorlar. Nitekim IMF Türkiye şefi çok net olarak ifade etti:" yüzde otuz reel faize rağmen yabancı sermaye gelmiyorsa, o ülkede ciddi risk primi vardır". Reform yasaları ve faiz Ekonomik görünüm esasında olumlu seyrediyor. Nitekim ABN Amro haftalık raporunda teyid ediyor bu durumu. Ancak, IMF ile problem varmış görüntüsü ve beraberinde yapısal reformlardaki gecikmelerden tedirgin olan piyasa risk primini azaltamıyor. Şu reformlar Meclisten niye çıkmıyor, anlayan varsa beri gelsin. Eminim ki, Merkez Bankası da faiz kotasyonlarında indirim için 5. gözden geçirmenin sonuçlanmasını bekliyor. Özellikle Kamu Yönetimi reformu ve SSK yasaları çıktığında Türkiye'nin önünü biraz daha görebileceğini, dolayısıyla da risk ve beraberinde faizin de düşeceğini tahmin ediyorum.