Adam siyasetçi... Düne kadar küçümsediği, dışladığı hatta tahkir ettiği insanlara methiye diziyor. Dün rejime tehdit diye yaftaladığı kıyafetleri bugün bireysel tercih özgürlüğü olarak sunuyor. Sebep? Yaklaşan seçimler ve o seçimlerde alınacak oylar; yani siyasi ikbal hırsı... Adam yönetici... Gıyabında keskin biçimde eleştirdiği patronunun yanında süt dökmüş kediye dönüyor; yanlış diye tenkit ettiği işlerin ne kadar doğru ve gerekli olduğunu iştiyakla anlatıyor. Sebep? Mevkisini ve patronu nezdindeki imtiyazını korumak... Adam gazeteci... Köşe yazısında dürüstlükten, vefadan, kalp kazanmaktan bahsediyor, ihaneti, dünyevi menfaatleri kötülüyor; gerçek hayatta ise yazdıklarının zıddı bir profil çiziyor, söylediği yalanlar, kırdığı kalpler ve peşinden koştuğu menfaatler ile... Sebep? Unvanını ve onun sağladığı imtiyazı kaybederse hiç olacağı korkusu ve ne pahasına olursa olsun bırakmak istemediği koltuğu... *** Bu kadar zor mu, net, şeffaf ve berrak bir adam olmak? Söyledikleri ile yaptıkları, dünü ile bugünü tutarlı olmak? Kapının dışında da içinde de "aynı kişi" olmak, yani sahici olmak bu kadar mı zor? Değil tabii ki... İnsanın kendisi olması için fazladan çabalamasına gerek yok. Rol yapmasın, düşündüğünü dillendirsin yeter... *** Sahici insan, yetinmesini bilen, tevazuyu zarif bir elbise gibi üzerinde taşıyandır. Bakın abide şahsiyetlere, sahip oldukları görkemi mütevazılıklarıyla setretmişlerdir. İnsanların karşısına "Hep aynı yüzle" çıkmışlardır. Kendi yüzleriyle... Göz boyayanlar, söylemleri ile eylemleri tutarsızlaşanlar aslında kendilerini inkâr etmektedirler. İzzet ve ikballeri foyaları ortaya çıkıncaya kadardır. Sahip olmadıkları erdemleri sayıp dökerek aslında "ölü yüzüne makyaj" yapmaktadırlar. O makyajın gün gelip de akıp gideceğini düşünmeden... Günün sonunda dimdik ayakta kalanlar hep"sahici" olanlardır. Hakiki ve sonsuz mükafata da onlar nail olurlar.