12 Eylül darbesini yapan cuntanın yargılanacağı dava başladı. Nasıl açılabildi bu dava? Cuntanın yargılanmasını engelleyen Anayasa'nın geçici 15. Maddesinin referandumda % 58'lik evet ile kaldırılması sayesinde... Peki referandumun 'hayır'cıları ile 'boykot'cuları dava açılınca ne yaptılar? Müdahil olmak için kuyruğa girdiler. 12 Eylül'ün zulmüne uğramış insanların müdahil olmalarını bireysel haklar açısından tabii ki eleştiremeyiz. Ama siyasi ve fikri tutarlılık açısından eleştirilecek çok şey var. Zira AK Parti'ye kategorik olarak ve mutlak biçimde karşı olanlar, referanduma aldatmaca demişlerdi. 'Sizi kandırıyorlar, darbe filan yargılanamaz' diyorlardı. Kimi hukuk allamesi kesilip zaman aşımından dem vuruyordu, kimi 'AK Parti bir şey yapıyorsa o mutlaka kötüdür, reddedilmelidir' saplantısıyla konuşuyordu. Sonra? Savcı 12 Eylül cuntası için soruşturma başlattı; cuntanın iki generalinin ifadelerini aldı. Bu defa 'sizi kandırıyorlar' korosu ile 'AK Parti yapıyorsa illa ki kötüdür' allameleri 'bu da göstermelik, dava filan açılmaz' ahkamını kestiler. Heyhat ki dava da açıldı. Mahut muarızlar 'davanın içi boş, konuşmaya değmez' dediler bu sefer... Dava günü geldi. Bir de baktık ki, ne kadar 'kandırıyorlar, yargılanmazlar, dava hikâye' diyen varsa, hepsi müdahillik kuyruğunda... Adliye'nin önü, düne kadar 'bırakın bu işleri, AK Parti 12 Eylül'ü yargılatmaz' diyenlerce doldurulmuş. 'Cunta'dan hesap soracağız' sloganları gırla gidiyor. 5 yıl önce bile birçoğumuzun hayal edemeyeceği, umut verici alt-üst oluşlar yaşanıyor bu ülkede... Darbe teşebbüsleri soruşturuluyor, darbe niyetlisi generaller yargılanıyor. Darbeler hakkında soruşturmalar açılıyor. Son 50 yılın darbelerini soruşturmak için iktidar partisi TBMM'de başvuru yapıyor. 12 yıl önce bir savcı (Sacit Kayasu) 12 Eylül darbesine dava açtığı için mesleğinden atılırken bugün aynı darbe için açılan davaya TBMM, iktidar ve anamuhalefet partileri mağdur sıfatıyla müdahil oluyorlar. AK Parti'den ve Basbakan'dan mutlak ve her şartta nefret etmeyi kendi varlık sebepleri haline getirenler ise, bu nefret yüzünden yaşanan muazzam değişimi hissetmiyorlar. Tutarsızlaşma pahasına... Nefret böyledir işte, idrak ve tahlil yeteneklerini iptal eder. Temsili düşman Erciş'in düşmandan kurtuluş törenleri esnasında 'temsili düşman'lardan biri (belediye işçisi imiş) gerçek kurşunla yaralanmış. Beynelmilel filminde, komutan düğün çalgıcılarından şehir bandosu yapmaya karar verip onlara üniforma bulamayınca, depodan 'temsili düşman' üniformalarını çıkartıp giydiriyordu. Haydi o filmdi diyelim, peki gerçek hayatta sürekli yaşanan bu absürdlük? Bu ülkenin 'kurtuluş törenleri' sakilliğinden kurtulma zamanı çoktan gelmedi mi? Geçenlerde yine bir ilçenin düşmandan kurtuluş törenlerinde kalpaklı bir amca aşka gelip elindeki tüfekle 'temsili düşmanı' kovalamış, hızını alamayıp tüfeğini ateşlemişti. Amcayı zor teskin etmişlerdi. Temsili düşmanlar, tahta tüfekler... Bu sakil törenler yakışıyor mu sizce?