Türkiye'nin güney sahilleri Akdeniz'e kıyı olunca, insanların heyecanlı, fevri, neşeli tavırları da hemen "Akdenizli olmak" ile bağdaştırılır. Oysa çok peşin bir kabul bu. Türkiye'nin güneyi Akdenizli ve mizaç özelliklerinde bu durumun etkileri olabilir. Peki Karadeniz'in heyecanlı, konuşkan ve asabi insanlarını hangi Akdeniz ile izah edeceğiz? Veya Orta Anadolu'nun sıcakkanlı, eğlenceli ahalisini nasıl Akdenizli yapacağız? Türkiye, kültürlerin, halkların, yaşam tarzlarının harmanlandığı, çok renkli, çok sesli ve çok katmanlı bir ülke. Yüzlerce yıllık imparatorluk geçmişini, bin yıllık bir din mensubiyeti ile meczetmiş bir ülke. İnsanları kimi zaman fevri, kimi zaman aklı selim, kimi zaman asabi, kimi zaman çelebi... Neşeyi de hüznü de "hakkını vererek" yaşayabilen, duygusal ama ayakları da yere basabilen bir toplum. Farklılıkları olan ama Osmanlı'nın va'zettiği manevi gelenekle o farkları hazmedebilen bir toplum. Bu ülkenin ahalisi mahalle ve komşuluk ilişkilerinde birbirini incitmemeye özen göstermiş yıllar yılı. İnanç ve hayat tarzı olarak ayrı noktalarda olsalar da, birbirlerinin önceliklerini yadırgamamışlar. Öteki Lakin bu toplumsal doku giderek bozulmuş. Kimi milli, kimi dini taassupla davranmaya ve etrafıyla ilişkilerini germeye başlamış. Hemşehricilik illeti toplumu minik minik yüzlerce parçaya ayıran bir hale bürünmüş. Osmanlı'dan tevarüs edilen müsamaha yerini "ötekileştirme"ye bırakmış. Her konuda, her olayda "ulusal tepki" veren refleksler gelişmeye başlamış insanlarda. Kıran, vuran, bağıran bir niteliğe bürünmeye başlamış toplumsal yapı. Birbirlerini "önce menfi duygularla" algılar hale gelmişler. Fikre tahammül etmeyen, kendisi gibi düşünmeyene hakaret eden, yumurta fırlatan, toplantı basan, yırtan, iten insanlar revaç bulmaya başlamışlar. Akdenizlilik heyecan ve fevriliğin nişanesi ise, evet Akdenizliyiz diyelim. Ama ondan önce bizler Osmanlı'yız, örfümüzle, âdetimizle ve bir arada yaşama kültürümüzle. Müsamaha zaafiyetin değil, olgunluğun ve büyüklüğün şiarıdır. Gaza gelen bir toplum olmak hiç hoş değil. Refleksle değil, akıl ile algılayan ve tepki veren bir Türkiye, inanın çok daha yaşanılır bir ülke olur.