"Bu petrol fiyatlarıyla işimiz zor." Mehmet Şimşek, bir araya geldiği ekonomi yazarlarına "petrol fiyatlarının, büyümenin önünde en büyük handikap" olduğunu söylemiş. Ekonomideki büyüme geçen yıldan itibaren yavaşlamıştı; enflasyon da "dünyanın en yüksek faizini ödememize rağmen" tekrar yükselmeye başlamıştı. 2008 yılının da ekonomik parametreler açısından çok tatminkâr sonuçlanmayacağı görülüyor. Ekonomi yönetimi IMF ile nikahı bozar bozmaz mali disiplini gevşetti; Devlet bakanları Ekren ve Şimşek'in açıkladıkları "orta vadeli mali çerçeve" de ekonominin ihtiyacı olan ivmeyi ve reformist görünümü tam olarak sağlamadı. En azından ekonominin aktörleri son gelişmeleri öyle okumadılar. *** Yükselen enerji fiyatlarının, Türkiye gibi "ithal eden" ülkeleri zorladığı muhakkak. Ama petrol 4 yıldır aralıksız yükseliyor ve sadece Türkiye değil, enerjisini ithal eden tüm ülkeler (Çin ve AB'nin çoğu gibi) yüksek maliyetlerden etkileniyorlar. Dünya genelinde enflasyonda artış, büyümede ise azalış olmasının sebeplerinden birisi de enerjideki "arz yönlü şok." Ama Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında en yüksek enflasyonlardan birisine sahip ise, en yüksek faizi ve cari açık oranını veriyorsa, büyümedeki yavaşlama dünyaya göre daha fazla ise, petrolü en büyük suçlu ilan etmek ne kadar gerçekçi olur? *** Bu ülke, tarihinin en büyük ekonomik sıçramasını AK Parti dönemide yaptı. 2003-2006 arası (2007'nin ilk yarısı dahil) ekonominin ışıltılı yıllarıdır. Ama bir yıldır ivme kaybı var. Tamam, statüko AK Parti hükümetinin üzerinde bir yıldır müthiş bir pres uyguluyor. Dezenformasyon, korkutma, istikrarsızlaştırma, yargı baskısı ile hükümet iktidarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Ancak, ekonomi yönetimi de bazı reformlarda ve bütçe uygulamalarında patinaj yaptı aynı dönemde... Bunu da görmek lazım. "Sorunların kaynağını enerji fiyatlarında aramak, büyük resmi ıskalamak olabilir mi" diye düşünmeden edemiyorum.