Sona eren yılla ilgili ekonomik sonuçlar çıktıkça, 2002 başındaki hedeflere göre iyi bir yıl geçirdiğimizi görebiliyoruz. 20 yılın en düşük enflasyon rakamına geçtiğimiz yılda ulaştık. 60 yılın en derin ekonomik krizinden sonra, ekonominin % 6-7 civarında büyüdüğü -resmi rakamlar çıkmasa da- belli oldu. Halbuki yıl başında % 3 büyüme hedeflenmişti. Cari açık 500 milyon doların altında kalarak, beklentilerden iki kat iyi gerçekleşti. Devletin borçlanma faizi % 55 ile, yıl sonu için hedeflenen seviyeye geldi. Dalgalı kur ve savaş ihtimaline rağmen, 2 milyon TL ye çıkabileceği söylenen döviz kuru, 1.700.000 TL seviyesinde kaldı. Nispeten olumsuz görülebilecek tek veri bütçedeki faiz dışı fazla oldu. Hedeflenen % 6,5 lik oran gerçekleşmeyecek gibi görünüyor. Bitirdiğimiz yıl tahminlerden daha iyi geçti geçmesine ama, herkeste yine bir karamsarlık ve 2003'e yönelik tedirginlik hali görülüyor. Ya savaş olursa ? Burnumuzun dibinde her an patlayabilecek gibi görünen savaş, haliyle hepimizi tedirgin ediyor. ABD'nin girişeceği bir operasyondan Türkiye'nin olumsuz etkilenebileceği çok ciddi bir ihtimal olarak önümüzde duruyor. Bin bir meşakkatle düşürdüğümüz enflasyon, zorlukla sağladığımız bütçe dengesi, savaşın etkisiyle kötüye gidebilir. Ancak Irak'ta askeri bir müdahalenin olacağı kesinleşmediği gibi, böyle bir müdahalenin kısa sürede sonuca ulaşması da ihtimal dahilinde. Türkiye, yerine oturmaya başlayan ekonomik dengeleri ve dalgalı kurun sağladığı tampon etkisi sayesinde, kısa süreli bir savaşın şok dalgalarını karşılayabilecek durumda. İzafi bir kötüleşme oluşsa da, ekonomi böyle bir durumda kendini çabuk toparlayabilir. Savaş çıkmaması, çıksa bile Türkiye'nin çatışmanın aktif tarafı olmaması hepimizin temennisi ama, kısa süreli ve kaçınılmaz bir süreç yaşansa da bunun etkileri korkulacak boyutta olmayacaktır. Kamusal paranoya Vatandaşın karamsar halini tetikleyen ana sebep, hükümete yönelik oluşturulan yapay gerginlik gibi görülüyor. Çeşitli kamu kurumları ile hükümetin ilişkileri bir fay hattının üzerinde, her an bir sarsıntı olacakmış havası veriyor. Ak Parti iktidarı da, kritik bazı ekonomik konularda zikzaklar çizince başlangıçta duyulan güven biraz sarsıldı. Farklı açıklamalar, ileri geri manevralar hükümetin ekonomik gerçeklerin ve hassasiyetlerin farkında olmadığı yönünde bir hava doğurdu. Seçilmiş bir iktidara karşı devlet refleksi denilen bir reaksiyoner tutum oluşturuldu. Ne anlama geldiğini anlamadığım ve "kamusal paranoya" adını verdiğim bu durum başlı başına bir gerilim ve tedirginlik kaynağı. Demokrasilerde devlet aygıtı, seçilmişler tarafından sevk ve idare edilir. Ama Türkiye, kendine özel şartları (!) olan bir ülke olduğu için, devlet, kendini yöneten seçilmiş iktidara karşı refleks gösterebiliyor. Böyle olunca da herkes, anlayamadığı bir şekilde tedirgin ve karamsar olabiliyor. Türkiye çok zor ve hassas iki yıl geçirdi. Sağlıklı bir seçim sonucunda, güçlü bir tek parti iktidarına kavuştu. Kurulan hükümet, başlangıçta uyumsuz bir görüntü verdiyse de, AB görüşmeleri ve Irak gibi çok kritik iki konuda basiretli ve itidalli davranmayı başardı. Ekonomi sahasında da, yeni yıl bütçesi ve IMF görüşmeleri bize hükümet hakkında fikir verecek. Türkiye, uyumsuz ve basiretsiz bir koalisyon hükümetine ve ağır bir krize rağmen 2002'de hızlı iyileşme yaşadı. O halde şimdiden karamsar ve ümitsiz olmaya hiç gerek yok. Ümidimizi canlı tutalım ve hükümeti takip etmeye devam edelim.