Maliye Bakanlarının konuşmaları genelde sıkıcıdır. Zira bütçe, vergi gibi pek de iç açıcı olmayan mevzularda konuşurlar. Lakin bizim Maliye Bakanı, nev'i şahsına münhasır bir politikacı. Eğlenceli bir üslupla düşündüklerini söyleyip geçiyor. Perşembe günkü basın toplantısını dinlerken sarfettiği bir cümleyle, ekonomi yorumcularının uzun uzun anlatmaya çalıştıklarını "Unakıtan üslubu" ile özetleyiverdi: "Yıldız ülke, falan yerin kaplanı diye havaya girmeyin, Türkiye yıldız filan olmuyor, sadece normalleşiyor". Söylemeye çalıştığımız dabu değil mi? Siyaseten de, iktisaden de uzun bir "anormal dönem"den geçti bu ülke. Demokrasinin delik deşik edildiği, siyasi ahlakın rafa kalktığı, ekonominin yalan üzerine kurulduğu bir dönem yaşadık hepimiz. Hükümetlerin masabaşlarında kurulup yıkıldığı, seçmen iradesinin "seçkinlerin iradesi"ne dönüştüğü bu süreç, "anormal olanı normal" olarak dayattı hepimize. Dik durmak Ekonomi normalleşiyor ama zihinlerin aynı hızda normalleştiğini söylemek biraz zor. Siyaset tasavvurunun, demokrasi idrakinin normalleşmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var galiba. Eğer bu ülkede belediyelerin verdiği içki ruhsatları çağdaşlıkla mukayese ediliyorsa, bir bakan eşinin yemekte oturduğu yerden rejim sorunu istihsal ediliyorsa, siyasi irade dışında başka "iradelere" hala temenna edilebiliyorsa, normal olmaya biraz daha yol var demektir. Yakın tarihindeki Susurluk muamması ile yüzleşememiş bir ülkeden bahsediyoruz. Evet, rakamlar normalleşiyor, dışarıdan Türkiye'ye bakış normalleşiyor. Ancak, kendi ülkesine hala şaşı bakmaya çalışan, hala anormal dönem özlemi çeken, varlık sebebini "normal dışı dönemlerin kaotik ortamında" arayanlar mebzul miktarda var. Karmaşık ortamlarda kendisine ikbal derleyen, bulunduğu yeri, yaptığı işi ve elde ettiği imkanı "anormal dönem şartlarına borçlu olanlar" için normalleşen Türkiye bir kabus haline geliyor. Ama enseyi karatmaya gerek yok, önce rakamlar iyileşir, sonra siyaset. Başbakan'ın dediği gibi, hepimiz işimize bakalım. Gelecek için de umutlu olalım.