Statüko kendisini en değişmez, en muhkem zannettiği anda yıkılıyor. Zamanın ruhu denilen biraz da bu aslında... Türkiye bu yapısökümünün 'hâlâ tamamlanamamış da olsa' bir örneği... Arap baharı denilen sokak devrimleri de 'ansızın' oldu. Lidersiz, plansız ama ülkelerini derin ve kalıcı sarsan devrimler... Kurulu düzene karşı duran herkesin 'satılmış işbirlikçi' olarak taşlanabildiği bir baskı ikliminde, hiçbir süper gücün manipülasyonu olmadan da statükonun yıkılabileceğini gösteren devrimler... Arap sokağının devrimleri, ülkelerinde demokratik ve özgürlükçü bir devlet düzenini henüz getirememiş olabilir. Mısır'da yıkılan diktatörün ardından, manivelayı elinden -hâlâ- bırakmayan askerler var mesela... Duvarını aşan suyu tekrar duvarın ardına koymak mümkün olmaz. Dünyanın demokrasiye en uzak olduğu düşünülen coğrafyasında, sular duvarı aştı. Önüne yeni setler konulmaya çalışılsa bile... Dün İstanbul'da, Genç Siviller'in de desteklediği Nahda Network'un toplantısında, Mısır'dan, Libya'dan, Tunus'tan, Lübnan'dan gelen 'devrimci'ler, kendi ülkelerindeki 'muhkem' statükoyu yıkma hikâyelerini anlattılar. Her biri diğerinden etkileyici konuşmalar yapan aktivistlerden Mısırlı Khaled (Kal) Abol Naga'nın sözü kapsayıcı bir özet aslında: Hayallerimiz silahlarımız idi ve hepimiz 'o zamanın geldiğini hissettiğimiz için' diktatörlüğü yıktık. Ya da Nahda'nın mottosu gibi: Olağan kahramanların olağanüstü devrimleri... Haydi bilinçlenelim 'İstanbul'da Deprem Bilinçlendirme Çalışması Komisyonu' kuruldu. Türkçe bakımından biraz arızalı olsa da, isminden anlıyoruz amacını... Yapı stokunun neredeyse üçte ikisi depreme dayanıksız veya riskli olan İstanbul'u bilinçlendirecek; binaları denetleme ve güçlendirme için ortak bir model oluşturacak. Faydalı olur inşallah. Tabii insanın aklına takılmıyor değil: İstanbul'u hırpalayan 99 depreminin üzerinden 12 yıl geçti. Bu süre zarfında İstanbul neredeyse yüzde 50 büyüdü. Kaba bir hesapla, riskli olduğu söylenen binaların hatırı sayılır bir bölümü 99 ve sonrasında yapılmış dersek yanılmış olmayız herhalde... Neyse, çok gecikmiş olmakla birlikte, zararın neresinden dönülse kârdır diyelim. Dönülebilirse tabii... CHP'nin pembe tarihi Bir CHP milletvekili Dersim'de 1938'de yaşanan katliamla ilgili o dönemdeki CHP'yi ve ideolojik zihniyeti sorumlu tutan sözler söyledi. CHP'de kıyamet koptu; ana damar milletvekilleri zıpladılar. CHP'ye ve onun kurucusuna, yakın tarihine hakaret edildiğini söylediler. Oysa devletin 'bir kısmı nedense bir türlü açılamayan' arşivlerinde yer alan, eski CHP yöneticisi Onur Öymen'in bile -onaylar biçimde de olsa- zımnen kabul ettiği tarihi hakikat bu... Tıpkı İstiklal Mahkemeleri gibi, Takriri Sükun gibi, Varlık Vergisi gibi, Trakya Pogromu gibi, 6-7 Eylül gibi bir tarihî hakikat... CHP'ye göre yakın tarih gurur duyulacak ve yüceltilecek güzelliklerle dolu bir saadet devri sadece... Gerçeklerden korktuğu için zihninde 'muhayyel bir mutlu dünya kurup' orada yaşayanlara benziyor CHP...