Başlığa bakarak, ABD'nin en "sıradışı" başkanının "orijinal" ismi ile etimolojik bir analiz yapacağımı zannetmeyin. "Değişim" vaat ederek seçilen ve "şimdi değişim geldi" diyen Obama'yı, yüzyılın mali krizini yaşayan dünya piyasaları da merak ve ümitle takip ediyorlar. Çöken finansal sistem ve neredeyse "sıfırlanmış" olan dev bankalar için Obama ne anlama geliyor? Özgürlükler ve daha az savaşan, daha az "terörize" edilen bir dünya umudu açısından yeni ABD başkanı hakkında genel bir mutabakat var. Lakin küresel ekonominin ve mali piyasaların geleceğinin, ABD'nin ilk siyahi başkanıyla birlikte nasıl şekilleneceği tam olarak kestirilemiyor. *** Finansal çöküşün sebeplerini "düzenleyici mekanizmaların" eksikliğine bağlayanların yanında devletin gereğinden fazla düzenleyici ve "müdahale edici" olmasını sebep olarak görenler de var. Bilhassa liberal ekonomistler, ABD ve diğer devletlerin "faiz yoluyla" fiyatlara, "kamusal desteklerle de" kredi piyasasına müdahale ettiklerini, bunun da önce şişkinlik, sonra da çöküş getirdiğini savunuyorlar. Obama ise düzenleyici mekanizmaların yetersizliğini gerekçe göstererek, piyasaların -kapitalizmin ruhunu zedelemeden- daha çok düzenleme ve denetlemeye tabi olması gerektiğini söylüyor. Daha şeffaf ekonomi için piyasaların daha sıkı regüle edilmesini savunuyor. Piyasaların tamamıyla "deregüle" edilmesini savunan McCain'i eleştiriyor. *** Sıkılaştırılmış regülasyondan başka Obama'nın ekonomik politikasında ikinci ana eksen, kamu harcamalarını artırarak istihdam sağlamak ve ekonomiye kaynak aktararak tüketimi canlandırmak... Bir açıdan "keynesyen" denilebilecek bu yaklaşım, kamunun ekonomideki ağırlığını izafi olarak artırıyor. Gerçi Obama bunu sürekli değil, ekonomi durgunluktan çıkana kadar uygulayacağını söylüyor. ABD'nin yeni başkanı dünya siyasetinde "umut dolu bir heyecan" ile karşılanırken, küresel ekonomi ise, popüler tabirle "temkinli bir iyimserlikle" uygulamaları bekliyor.