Öfke sadece nefsi tatmin eder

A -
A +

8 gencecik insan yitip gitti. Bir ayda 42 can... 'Bitti' denilen kâbusun yeniden ve bu kez daha korkunç biçimde hortlayacağı günlerin eşiğinde duruyoruz. Hükümet 3 yıl önce 'büyük siyasi risk alarak' bir açılım başlattı. Kandil ve Mahmur'daki PKK'lıları dağdan indirip topluma döndürme adımı ile başladı bu açılım... Sonra mahut Habur görüntüleri ile toplumda uyanan infiale rağmen devam edildi açılıma... Seksen yılın zulüm ve baskısının biriktirdiği acıları bir defada yok etmek mümkün değil ama, çok önemli adımlar atıldı, hayal bile edilmeyen kazanımlar sağlandı. BDP-KCK eksenli Kürt siyaseti ise bu sürece hiçbir katkı sunmadı. Kürt sorununu siyaset ile çözmek yerine PKK'ın gölgesinde kalmayı tercih etti BDP'liler... Oysa, Kürt sorununun varlığını kabul eden, çözümün demokrasiden, özgürlükten geçtiğini kabul eden, devletin 80 yıllık baskı ve inkârını sahiplenmeyen iktidar vardı. Faili meçhulleri araştıran, askerî vesayetin üzerine giden, OHAL'i kaldıran, bölgeye yatırımları birkaç kat artıran... 10 yıl önce, 20 yıl önce Kürt halkının itiraz ve isyanının sebeplerinin çoğu bugün yok artık. Ama BDP-KCK hareketi, tabandaki ajitasyonu canlı tutmak için, şapkadan hep yeni tavşanlar çıkardı. Anadilde eğitim dedi; ne idüğü belirsiz, açıklamayı yapanların eline tutuşturulan bir metinden ibaret demokratik özerklik dedi; federasyon dedi. Bu taleplerin tartışılmasını sağlam bir zemine taşıyacak olan 'yeni anayasa' için kılını kıpırdatmadı. PKK eylemlerine hep kılıf üretmekle uğraştı. Ve art arda gelen eylemler ve ölümlerle iş 'sınır ötesi operasyona, sözün bittiği yere, bıçağın dayandığı kemiğe' geldi. Lakin, bu işin silahla, dağları bombalamakla, sınır ötesine asker yığmakla çözülemediği de '30 yıllık korkunç bir tecrübe ile' sabit... O halde, Kürt siyasetçilerinin bütün aymazlıklarına, PKK'nın varlığını öldürmekte bulan uzlaşmazlığına rağmen, Bu meselenin ancak ve yalnız demokrasiyi bu ülkede kökleştirerek ve 'Kürt halkını terörize etmeden' çözülebileceğini unutmamak lazım.. Bu zamanlarda ekranları, gazeteleri dolduran 'vuralım, kıralım'cıları 25 yıl boyunca dinlediğimizi hatırlamak lazım... Sivil irade 'askerî gücü' gerektiğince kullanacaktır tabii ki... Ama çözüme 'bombalayarak, öldürerek ve ölerek' ulaşılamadığını anlamak için 25 yıl ve on binlerce can, yüz binlerce mağdur yetmiştir herhalde... Kürtler ve siyaset Ölümler, mayınlar, çocuklarını pis bir savaşta yok yere yitiren annelerin feryatları devam ederken barıştan, suhuletten, çözüm için demokrasiden, sivil anayasadan filan bahsetmek zor, çok zor... Kürtler de dönüp kendi içlerinde en samimi biçimde eleştirilerini yapmalılar... BDP-KCK'nın Marksist-arkaik söylemleri ile, Kürt ulusalcılığıyla, gözünü ve kulağını örgüte rehin vermiş siyasetçileriyle, bu meselenin çözümünde taraf olamayacağını görmeliler. Ve Kürtler, kendi içlerinden alternatif ve barışı taşıyabilecek, çözümü sürükleyebilecek cesarette yeni bir siyaset dili üretmeliler. BDP-KCK söylemiyle nereye varılabildiği ortada...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.