Türkiye'de yaşayan ve bu ülkeyi seven her fert, yaşadığı bu toprakları yukarıdaki başlıkla tarif etmek istemez mi sizce? İnsanların müreffeh, fikirlerin özgür, devletin de demokratik olduğu bir ülke... Bugüne kadar hep söyleyegeldim: AB, müzakere, uyum yasaları, IMF, reformlar vs... Hepsi nihayetinde bir hedefe hizmet etmeli; başlıkta tarifini bulan bir ülke hedefine. Yoksa ne Avrupalı olmaktır nihai hedef, ne de IMF'nin bendesi... Son 3 yılda yapılanlar, Türkiye'nin geleceğini daha ümitvar hale getiren yasal ve idari düzenlemeler değil mi? Aslında bugün AB kriterleri gerektiriyor diye yapılan reformlar, AB zorlaması olmadan yıllar önce yapılabilmeliydi. Zira bu ülke ve insanı daha fazla demokrasiyi, özgürlüğü sadece bugün değil, dün de hak ediyordu. Bugün ulusalcılık adına AB'ye karşı duranlar ve reformları reddedenler, Türkiye bu reformları kendi başına yapsaydı, yine karşı çıkarlar mıydı? Hüküm neticeye göre... Hayatıma düstur edindiğim bir kıymetli sözdür bu. Bugün ülkemizin ekonomisi de, demokrasisi de kalite seviyesini artırmıştır. Daha özgür olmayı, daha demokratik bir toplum haline gelmeyi "ulusal güvenliğe ve çıkarlara aykırı olarak görmek" çok da sağlıklı bir zihin yapısına işaret etmiyor değil mi? Türkiye'yi sevmek, Lozan'da şehir halkının şaşkın ve anlamaz bakışları altında ulusalcı yürüyüş yapıp hamaset nutukları atmak mıdır, yoksa Türkiye'nin ekonomisiyle, idaresiyle, insanıyla çağdaş standartlara ulaşmasını istemek midir? Başbakan Erdoğan dün STK'larla yapılan toplantıda net bir tespit yaptı: "Hedefimiz, özgürlükleri olabildiğince genişletmek olmalıdır". Demokratik gelişme olmadan iktisadi iyileşme beklemek hayaldir. Sürekli birşeylere karşı çıkarak, gölge taşlayarak, korkuyu hep canlı tutarak bu ülke bir yere varamadı. O yüzden, zihinlerimizi korkulardan, yersiz saplantılardan arındıralım. Komplo teorilerini ve o teorilerden kendi ikballerini sayıklayan kifayetsiz muhterisleri de Allah'a havale edelim. Ve tabii bu ülkeye, bu ülkeyi yönetmek için seçtiklerimize ve bu ülke insanına güvenelim.