Özgürlüğün tutsakları

A -
A +

Yukarıdaki ifade bana değil, Kemal Derviş'e ait. Kendisinin ortaya attığı "sosyal liberal sentez" modelini anlattığı makalesinde, küresel toplumları tarif ederken kullanıyor bu tarifi. Kavram ve sloganlar üzerine politika yapılan bir ülkenin vatandaşları olarak, Derviş'in ortaya attığı bu "sentez" de bir hayli merakımızı mucib oldu diyebiliriz. Türkiye, sentezler açısından bereketli bir yerdir. "Doğu-Batı sentezi", " Türk-İslam Sentezi", "Klasik-Modern Sentezi" gibi birçok konu, ne olduğu tam da anlaşılamadan tartışılmış ve kafa karışıklıklarına yol açmıştır. Derviş'in "sentez"i de tartışılmaya başlandı doğal olarak ve herkes bir tarafından bu konuyu çekiştirmeye başladı. Ekonomi insandır Dünyanın hiçbir yerinde, insanı eksen olarak almayan bir ekonomi modeli düşünülemez. Ekonomide amaç bireylerin ve toplumun refahını nitelik ve nicelik olarak homojen bir hale getirmektir. İnsanı da sadece iktisadi bir değer değil, sosyal ve psikolojik bir varlık olarak ele alan ekonomik sistemler başarılı ve kalıcı olma imkânı bulabilmişlerdir. "Sosyal Liberal Sentez", esasında söylem olarak bunu savunan bir ifade kullanıyor. Fırsat eşitliği, sosyal adaletin vergiler yoluyla sağlanması, vatandaşın "teba" değil, birey olarak ön plana çıkarılması ve özgürlüklere yapılan kuvvetli vurgu, insani yönü ön plana çıkartan bölümler. Küreselleşmenin dayattığı ve sert kapitalizmin uygulama alanı bulduğu günümüzün iktisadi ortamına bir alternatif değil tabii ki bu söylem. Ama, küresel ekonominin gerekleri ile çelişmeden yapılacak ayarlamalar ve düzenlemelerden bahsediyor. Kavgasız ve didişmesiz siyaset Türkiye, yıllarca itişerek, kavga ederek siyaset yapan politikacılar ile yaşadı. Rahmetli Özal, bu alışkanlığı tersine çevirerek çekişmesiz, yumuşak ve teskin edici söylemleri siyaset sahnesine getirdiyse de, onun politik arenadan çekilmesinden sonra siyaset bezirganları ve onların ikinci kuşak takipçileri, Türkiye'de siyaseti, bir kavga, ağız dalaşı ve demagoji girdabına soktular. Türkiye bu kavgadan ve demagojik siyasetten çok çekti ve hala çekiyor. Yeni seçim ile, türk siyasetine yeni bir anlayışın hakim olması muhtemeldir. Kemal Derviş'in sakin, komplekssiz tavrı, izah edici üslubu, hatalarını ve düşündüklerini net ve samimi bir şekilde ifade etmesi, Özal'dan beri Türk insanının hiç alışık olmadığı bir tarz. Seçimden sonra oluşması muhtemel iki kutuplu merkezi yapının diğer tarafında bulunan Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti kurmaylarının bir bölümü de itidalli, polemikten kaçan ve insanlara sükunet hissi veren tavırlar sergiliyorlar. İsmail Cem de, yapmak istediklerini veya tenkit ettiklerini sakin, tane tane, kelime oyunlarına girmeden, yakası açılmadık benzetmeler, siyasi rakiplere laf sokmalar kullanmadan ifade edebiliyor. İnsanlar, eski politikacıları ve nispeten genç olsalar da eskilerin kavgacı, entrikacı alışkanlıklarından vazgeçmeyen "zihnen eskimiş" politikacıları yönetim kademelerinde görmek istemiyor. İstikrar, güven, barış Bu üç kelime, kaliteli bir yönetim ve huzurlu bir toplum yapısını sağlamanın anahtarları. Ekonomik ve idari istikrar, insanlara güven duygusunu verir. Kendine, etrafına ve geleceğe güven duyan insanlar, doğal olarak huzurlu olurlar, gerginlik yerine barışa yönelirler. Bu üçlü kombinasyon, ülke bütününe yönelik beklentileri de müspet yönde geliştireceği için, globalleştiği için kaçınamadığımız dış dünya da yatırımıyla, parasıyla bu ülkeye yönelmeye başlar. Derviş'in sentez vurgusuyla altını çizmek istediği de bu birbirini tetikleyen faydalı süreçler. İnsanı "bir adet oy" olarak gören, toplumu ise "güdülecek", "terbiye edilecek" ve "faydalanılacak" bir insan yığını olarak gören alışılagelmiş devlet ve siyaset anlayışının dışına çıkan, bireyi muhatap alan ve izah etme yükümlülüğünü kabul eden bir yaklaşım. Türkiye'nin gerçek kalkınması, gelişimi, çok para kazanmaktan değil, insan merkezli bu politikalardan geçiyor. Eğer çok para ile gelişmişlik sağlansaydı, petrol dolarlarının içinde yüzen Arap ülkeleri gelişmiş toplumlar haline gelirlerdi. Bugün Türkiye'de sadece devlet değil, birçok şirket de yönetici kalitesindeki eksiklik ve insanı hedeflemeyen yönetim anlayışı yüzünden kötü durumda bulunuyor. Bu zihniyet değişikliğinin devlette, siyaset kurumunda, şirketlerde yerleşmesi çok önemli bir kilometre taşı olacak. Hem bu ülke için, hem de yurttaşları için.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.