Eylül ayında borsanın performansı ve bono faizlerindeki gerileme, tatmin edici kar fırsatlarını da yatırımcıların önünde getirmişti. İki üç haftadır ise, önce "hele bir duralım" ile başlayan piyasa hissiyatı ufak da olsa tedirginlik ve "mutlu olamama" haline dönüştü. Hisse senedi fiyatları gerilemeye, döviz yükselmeye devam ediyor. Bu süreçte genelde yerinde duran bono faizleri de dün bir puan artınca, ufak çaplı bir huzursuzluğun zihinlerde belirmeye başladığı farkediliyor. Gerçi, "anlık kesit" aldığımızda, kafaları kurcalayıcı bir şeylerin varlığını görebiliyoruz. Dünkü yazımda bahsettiğim "olmayasıca" ABD kredisi ve beraberindeki "asker gönderme" teranesinin aldığı hal, ABD'yle ilişkiler ve Irak'taki pozisyonumuz hakkında bizleri tedirgin ediyor. P. Bremer, Amerikan yönetimine, Türkiye'den asker gelmemesinin daha iyi olacağını telkin eden bir yazı gönderdiğine göre, "asker gönderme" ihtimalimiz çok azaldı. PKK-KADEK ekseninde K.Irak'daki stratejimizin ne olacağını düşündüğümüzde ise, "malum ve meş'um" kredinin açıklanmayan kullanım şartları akla geliyor. Eğer Türkiye ilk dilimi alırsa, -var olduğu söylenen şartlara göre- K.Irak'ta bağımsız inisiyatif kullanma iradesini de bırakmış olacak. Bu sebepten, Amerikalıların ısrarla hazır olduğunu söyledikleri kredi taksidini kullanmakta mütereddit durumda hükümet. İşte piyasayı huzursuz kılan birinci sebep. İşler kesat ! Özelleştirme'de gelen tekliflerin sayıca az ve düşük rakamlardan oluştuğu söyleniyor. Maliye Bakanımızın üslubuna uygun söylersek: "Özelleştirme dükkanında işler kesat görünüyor." Tüpraş ,Tekel, Petkim ve Milli Piyango. Devletin en kıymetli varlıkları. Gelecek teklifler ve özelleştirme performansları ekonomi için vazgeçilmez önemde. Tekliflerin tatminkar olmaması tabii ki piyasa oyuncularının huzurunu kaçırır. Nitekim gelen ilk bilgi kırıntıları yetti de arttı bile. İmar Bankası ise tam bir kaos durumunda. Devletin sırtına binen yükü öğrendik: 8,5 katrilyon TL. Ama nasıl ödeyeceğini hala bilmiyoruz. Bilinmeyen her şeye de piyasanın allerjisi vardır. Dün BDDK Başkanı'nın toplantısında keşke Hazine Müsteşarı da olsaydı ve bu yükü devletin nasıl ödeyeceğini bizlere anlatsaydı. Bu konuda olabilecek en kötü noktadayız: Yükün devasa boyutunu biliyoruz, nasıl hallolacağını bilmiyoruz. İşte size üç tane belirsizlik konusu. Huzursuz olmak için de yeter de artar bile değil mi.