Ekonomi esnafının piyasa dediği borsadır, faizdir, dövizdir; yani para ve sermaye piyasası. "Piyasalar etkilendi, piyasa düştü, yükseldi" denildiğinde bunları anlıyorsunuz, değil mi? Halbuki, tüccar, tüketici, ev kadını piyasa denildiğinde çarşı-pazarı, alışverişi anlıyor. Fransa referandumunun, FED'in faiz artırımının "o piyasada" takip ediliyor ama, "bu piyasa"nın değişim dinamikleri başka bir düzlemde oluşuyor. Tabii ki, makro düzeyde ekonomide yaşanan gelişmeler, her iki piyasayı da orta vadede aynı şekilde etkiliyor. Yani borç/GSMH oranının düşmesi veya faiz dışı fazlanın iyi çıkması "o piyasayı" hemen etkilerken, "bu piyasa" sözkonusu gelişmeden değil, o gelişmenin iktisadi sonuçlarından zaman içinde etkileniyor. Teknik tabirle, kısa vadede her iki piyasanın "korelasyonu" düşük, orta ve uzun vadede ise yüksek... Büyümeye devam mı? Dün yayınlanan CNBC-e endeksine göre tüketici güveni son iki yılın en düşük seviyesine gerilemiş. Ne demek bu? İnsanlar harcama yaparken bir ayakları da frende demek. Yani üç yıl boyunca bastırılmış tüketimin geçen seneki tazyiki yok bu sene. Talepte bir yavaşlama var. Zira insanlar, alışverişte geçen seneki gibi iştahlı görünmüyorlar. Temkin tüketimin önüne geçiyor biraz. Nitekim çoğu esnaf, "geçen seneki canlılığın üçte biri bile yok" diyor. Bu seneki büyüme hedefine iç talepten pek bir katkı olmayacak gibi. Ama yine de yüzde 5 civarında yıllık büyüme hedefine ulaşılır diye düşünüyorum. Zira dün gelen veriler, ihracatın yüzde 15'in üzerinde büyümekte olduğunu gösteriyor. İç talepte oluşabilecek nisbi azalış, ihracat ile telafi edilir ve ekonomi bu sene de büyür. Ancak, geçen seneki gibi cıvıl cıvıl, canlı bir iç tüketim ve ticaret beklemek yanlış olur. Şu da bir gerçek ki, iç talebin çok kuvvetli olmadığı ama ihracat destekli büyümenin devam ettiği bir iktisadi ortam , enflasyonla mücadele eden hükümeti çok da mutsuz etmez.