ABD ve Avrupa'da bankalar birbiri ardına kurtarılırken, Türk bankacılık sistemi tarihinin belki de en sağlam dönemini yaşıyor. 2001 yılında yaşanılan büyük çöküşten sonra, gerek düzenleyici ve denetleyici kurullar, gerekse bilanço ve risk yönetimi açısından Türk bankacılık sistemi çok büyük aşama kaydetti. Açık pozisyonların sıkı kontrolü, mevduat/kredi dengesi ve sermaye yeterlilikleri açısından son 6 yılda çok kontrollü ve dengeli bir politika izleyen BDDK ile banka yönetimlerinin rasyonel kredi/risk politikaları sayesinde Türkiye'de faaliyet gösteren bankalar, küresel finans krizinin ortasında "güvenli bir liman" olarak kabul ediliyor. Deutsche Bank raporu da Türk bankalarının sağlamlığını teyid ediyor. DAHA AZ RİSKLİ Rapora göre Türk bankacılık sistemi, diğer ülkelere göre daha az risk içeriyor. Macaristan, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerin bankacılık sistemlerini "kırılgan" olarak sınıflandıran Deutsche bank, Türkiye'yi ise riski az ve sermaye yapısı güçlü olarak tanımlıyor ve bir çok ülkeye göre iyi durumda olduğunu teyid ediyor. Yabancı sermayeli Türk bankalarının durumu: Türkiye'de de banka sahibi olan bazı Avrupa bankaları küresel krizde sermayelerini kaybedip zora girince, Türkiye'deki iştirakleri hakkında da bir endişe doğmuştu. Oysa Türkiye'deki yabancı bankalar açısından endişe edilecek bir durum yok. Zira: * Türkiye'de bulunan tüm yabancı sermayeli bankalar, diğer Türk bankaları ile aynı yasa ve düzenlemelere göre faaliyet gösteriyorlar; bilançoları BDDK tarafından denetleniyor ve yukarıda bahsedilen tüm rasyolarda diğer Türk bankalarıyla aynı durumdalar. Dolayısıyla, herhangi bir türk sermayeli banka ile yabancı sermayeli banka arasında risk ve denetim açısından hiçbir fark yok. * Bu bankaların yurtdışındaki ana ortakları sermaye ve likidite problemi yaşadılarsa da, kendi ülkeleri tarafından "devasa" sermaye ve likidite destekleriyle kurtarıldılar. Yani sistemik bir risk üretmeyecek hale geldiler. Neden güvenli? Özkaynakları güçlü: Türk bankalarının sermaye yeterlilik rasyosu 16.9 ile gelişmiş ülkelerdeki bankaların üzerinde. Batık kredi oranı düşük: Bankacılık sektörünün takipteki kredilerin (NPL) toplam kredilere oranı yüzde 3,1. Üstelik BDDK'nın sıkı kuralları sebebiyle bankalar gecikerek de olsa ödenen kredileri de NPL'e koyuyorlar. Yine BDDK'nın düzenlemeleri ile kredi/teminat oranları da iyi seviyede bulunuyor. Açık pozisyon makul seviyede: Türkiye'de faaliyet gösteren bankaların döviz yükümlülüklerinin toplam yükümlülüklere oranı yüzde 13 iken, verdikleri kredilerin içinde döviz kredilerinin oranı yüzde 33 seviyesinde. Döviz mevduatlarının yaklaşık yarısı kadar döviz rezervleri olduğu da dikkate alınınca, açık pozisyon riskinin makul ve yönetilebilir düzeyde olduğu görülüyor. Bilançolarda zehirli varlık yok: Türk bankacılık sisteminin bu krizdeki avantajı, bilançolarında ABD ve Avrupa'da bankaların sermayelerini buharlaştıran mortgage, türev, exotic tahvillerin ve kaldıraçlı ürünlerin bulunmaması. Böyle olunca da sermayelerini bir anda kaybetme tehlikesiyle karşılaşmıyorlar.