Şu son 5 yılda yaşadıklarımız, gördüklerimiz, duyduklarımız hızlandırılmış bir sosyal, siyasi ve ekonomik bir devrim süreci aslında... Osmanlı'nın son 10 yılını da içine katarsak, bir asırlık bir değişememe hâlinin, bir bürokratik hegemonyanın bitmekte olduğunu gösteren bir devrim... Rahmetli Özal'ın, statükonun taşıyıcı kolonlarından bir-ikisini yıkmasıyla başladı bu devrim... Lakin, O'nun ölümüyle 10 yıllık bir inkıtaya uğradı. Müesses nizam, son büyük hamlesini 28 Şubat'ta yaparak bu kaçınılmaz devrimi birkaç sene geciktirmiş oldu sadece... Şimdi o devrim, statükonun sakıncalı gördüğü ve hep kontrol altında tuttuğu "ötekiler"in içinden çıkanlarca yeniden başlatıldı. Ve bu defa geri dönüşsüz ve hızlı biçimde... *** Diğer gelişmiş toplumların yüz yıl önce, elli yıl önce başardığını başarmak için onlar kadar yeterli zamanımız yok. Ertelenmiş, 80 yıldır bastırılmış bir dönüşüm ve yenilenme ihtiyacından bahsediyoruz. Egemen elitlerin, dogmatik ideolojilerin, değişmez umdelerin devri kesin ve geri dönülemeyecek şekilde bitiyor. Bitmeli de... "Bölüneceğiz, Cumhuriyet kazanımları (bu kazanımlar da nedir, anlamış değilim, o da ayrı konu...) elden gidecek" vaveylası yapanlar, hükümete her Allah'ın günü ağız dolusu sövenler bağırmaya, hezeyanın dibini bulmaya devam edebilirler. Onlar için -tercihinize göre- rüzgâra karşı "yürüyorlar" veya "başka bir şey yapıyorlar" diyebilirsiniz. Beyhude bir çırpınış içindeler... İdrakten ve serbest düşünceden yoksun olmak ne kötü... 1 Mayıs ve Taksim Taksim'deki kutlama da, bahsettiğim devrimin sonucudur; kimse sağa sola çekmesin mevzuyu... Yalandan solcular, hikâyeden özgürlükçüler, bir yandan emeğin dostu olmaktan bahsederken diğer yandan müesses nizama sadık bende olanlar... Dünkü 1 Mayıs sizin eseriniz, başarınız filan değil... Bu ülkeyi yargının ve askerin vesayetinden kurtarmaya başlayan, darbeci unsurların nefesini kesen Hükümet'in başarısıdır dünkü 1 Mayıs... Kendinizi avutmayın, başkalarının başarısıyla da caka satmayın.