Sabreden yatırımcı

İki haftadır hepimiz yay gibi gerildik. Kıbrıs referandumunun, piyasaları biraz gereceğine dair tahminimi, New York zirvesinden sonraki yazımda sizlerle paylaşmıştım. Ancak Fransa'dan gelen AB üyeliği açıklaması, "yaraya basılan tuz gibi" hoplattı insanları. Daha doğrusu, sene sonunda tarih alamama ihtimalinin de varlığını hatırladık. Ümit ve korku arasındaki mesafeyi çok hızlı kat edebilen Türk insanının mizacı, bugünlerde kötümser senaryolara daha çok ilgi duyuyor. Esasen, Kıbrıs'ta çözüme ulaşılmasının önündeki en büyük engelin statükonun direnişi olacağını öngörüyorduk. Türkiye'de içten içe bir mücadele var; statükonun muhafazasını isteyenler ile değişimin gereğine inananlar arasında. AB eksenli bir demokratikleşme, şeffaflaşma ve "dünya ile barışma" sürecinin en kritik yılı 2004. Statükonun direnmesi zaten bekleniyordu ve Kıbrıs'ın da bu direncin en kuvvetli noktasını teşkil edeceği belliydi. Nitekim değişime direnç, şimdilerde referandumda "hayır" kampanyasında şekilleniyor. Sn.Denktaş'ın "hayır" propagandasını Kıbrıs yerine Türkiye'de yürütmesinin sebebini bir de bu açıdan düşünün isterseniz. Aşırı kârlı yatırım Bu tanım Financial Times Gazetesinde, Türkiye'deki yatırım fırsatlarını anlatırken kullanıldı. Risk var ama sabretmesini bilenler için olağanüstü kârlar vaat ediyor ülkemiz. Kıbrıs önemli bir gerginlik noktası; AB müzakere tarihi başka bir endişe kaynağı; statükonun savunucularının bilhassa bu yıl ipleri olabildiğince gereceği de bir vakıa. Tüm bunlara ve kısa vadedeki belirsizliklere rağmen Türkiye, kendisine güvenen yatırımcılara orta vadede cazip hediyeler barındırıyor bünyesinde. Kararlı bir "tek parti hükümetinin", üstelik de şeffaflaşmayı ve özgürlüklerin artmasını isteyen bir tek parti hükümetinin, gelişim potansiyelinin önünü açacağını düşünüyorum. G.Kurmay brifingi, Denktaş, referandum, statüko, müesses nizam vs... Moral bozucu, tedirgin edici bunca konu varken, nereden çıktı bu iyimserlik diyorsunuz değil mi?. Bir yerden çıktığı filan yok; Türkiye'nin trendi, korkularla değil, umutlarla hareket etmemizi gerektiriyor.