Başlık taammüden atılmıştır, hemen söyleyeyim. Türkiye medyası, vara yoğa, her gün birkaç defa kullanır bu kelimeleri... Açıklama mutlaka skandaldır, şüphe korkunç, saldırı ise hain... IMF şok eder, ABD tehdit, İran ise cüret... Bazen bu sıfatların ikisi üçü bir arada kullanılıp işin iyice suyu çıkarılır. Yazımın başlığında olduğu gibi... Bu kadar lafı bana söyleten, IMF'nin 'salla gitsin' kabilinden yazılan, Türkiye ile ilgili gözden geçirme notunun güzide medyamızdaki yansımaları... 'IMF'den şok, IMF sarstı, titretti vs.' başlıkları görünce 'pes be birader' dedim kendi kendime... IMF notunda, zayıf sermaye girişleri yüzünden 2012'de Türkiye'nin büyümesinin yüzde 2'ye düşeceği buyurulmuş. Eh bu da bizim ekonomi editörlerini şok etmeye yetmiş. Oysa aynı IMF'nin 2008'den beri Türkiye ile ilgili sayısal öngörülerinin neredeyse hiçbiri tutmamış iken... Üstelik, kendi kriz yönetimi yerlerde sürünen Para Fonu, neredeyse her raporunda Türkiye'nin kriz yönetimine övgüler düzerken... 'Şok eden' IMF notunun yayınlandığı gün ekim ayı sanayi üretiminin yüzde 7.3 arttığı, yıllık ihracatın 135 milyar dolara dayandığı açıklandı; Kasım ayında yabancı fonların 2 milyar dolar hisse ve bono aldığı açıklandı. İronik bir tesadüf... İşin özeti, IMF 'tut kelin perçeminden' türü bir not yayınladı. Medyamızın şoksever editörleri ile perşembe günü yüzde 3 düşen güzide borsamızın dışında önemseyen de olmadı. Devlete gel! 90'lı yıllar bu ülkenin büyük talihsizliği idi. Her biri bir ülkeyi tarumar etmeye yetecek dirayette(!) siyasi liderlerin bir araya gelip devletçilik oynadığı, araya bir de postmodern darbe sıkıştırılan, berbat, rezil bir dönem... Polis şeflerinin mafyayla, istihbaratçıların polislerle, başbakan eşlerinin bürokratlarla boğuştuğu acayip yıllar silsilesi... M.Eymür'ün savcılık ifadesinde anlattıklarını okurken 'ne acayip bir ülkede, ne biçim bir düzende yaşıyormuşuz meğer' diye düşündüm bir kez daha... İlk kez duyduğumuz şeyler değil, şaşırmamak lazım ama, yine de olan biteni üst seviye bir istihbaratçının ifadesinden bu derece tafsilatlı okuyunca bir ürperti oluyor bünyede... '2001'de ülke iyi ki duvara toslamış' diyor insan... Ya 90'lardaki, iç içe geçmiş berbat ilişkilerle örülü devlet düzeni devam etseydi... Güç... yeniden Geçen hafta şike yasasıyla ilgili Meclisteki canhıraş çabayı izleyip yazdığım yazıda 'futbol çok güçlüymüş' demiştim. Yazının akşamı Cumhurbaşkanı Gül'ün vetosu geldi. 'Bizim yazı boşluğa düştü, futbol lobisi o kadar da güçlü değilmiş demek ki' dedim kendi kendime... Hatta Kulüpler Birliği'nin Cumhurbaşkanını kibarca uyaran açıklamasını eleştirdim. Lakin, veto edilen yasa bir hafta içinde, birbirine günahını bile vermeyen 3 partinin muazzam çabası ve dik duruşu! ile ve virgülüne dokunulmadan komisyondan geçip genel kurula gelince; Futbol lobisinin gerçekten çok güçlü olduğuna 'bu defa kesin olarak' inandım. Kulüpler Birliğinin bir bildiği varmış demek ki...